Hacker Etiği - İş Hayatına Yıkıcı bir Yaklaşım

0
mentat
Pekka Himanen'in Linus Torvalds ve Manuel Castells ile yazdığı kitap Ayrıntı Yayınlarından Türkçe olarak kitapçılarda ve ben ilk kez Ayrıntı Yayınlarından aldığım bir kitabı iki üç günde bitirebileceğim (tercümesi: kolay okunuyor, iyi anlamda). Ha tabii bu kitabın gayet "ağır" meslelere değinmediği anlamına gelmiyor...
Arka kapaktan keyfi alıntı:

Weber meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu'nda dinsel bir inanç sistemi, iş ahlakı, kapitalizm ve tüm bir çağın ruhu arasında bir ilişki kurmuştu. Protestanlık insanlardan büyük bir çalışkanlık, kendini işine adama, hazdan ve müsriflikten uzak durma bekler. İnsan kendine verilen işi sorgulamadan kabul etmeli, öteki dünya için değil, bu dünya için çalışıp didinmelidir. Fabrikalardaki işçileri bütün hayatları boyunca bir vida sıkmaya ikna etmek inanç ve ruhla ilgilidir.

Hacker Etiği ise Weber'in kitabına bir naziredir...

Görüşler

0
Geryon
Açıkcası kitap bana pek haz vermedi.
Sayfa sayısı ~200 gibi gözüksede gerçekte ~100 her sayfanın yaklaşık %50'sinin çevirenin notu olması okumayı çok zorlaştırıyor.
Çok fazla manipulasyon amacı taşıyan bir kitap,olaylara hep dar bir pencereden bakıyor,devamlı bilimden bahsederken nasıl olurda kemikleşmiş görüşler bilimi temsil edebilir ?

Eğer biraz "abartarak" yorumlarsak mali gücün yazılım şirketlerinden sistem yöneticileri, kullanıcılarına ,vb... dağılmasını hedefleyen bir görüş olduğunu,
programcılar için bir toplumsal bir *sınıf* yaratılmaya çalışıldığını bile söyleyebiliriz.


Sayfa:162
"Araştırmacılıkta bu,bilim etiği olarak bilinir.Bilgisayar programcılığı alanında ise açık kaynaklı model diye adlandırılır. (bir programın DNA'sı olan "kaynak kodu",onu geliştiren programcılar tarafından kullanılan dildeki biçimidir;kaynak kod olmadan kişi, bir programı kullanabilir fakat yeni istikametlerde geliştiremez)"

Tüm dogmalar şüpesiz ki birer tehlikedir.
"... göremediğin, dokunamadığın, koklayamadığın bir hapisane. Zihnin için bir hapisane ..."
-The Matrix
0
mentat
daha fazla katılamazdım aslında. hala bitiremedim kitabı ama sadece hekır camiasına uygun bir modelden bahsediliyor. zavallı berber, kasap, emekçi yine protestan iş ahlakına mahkum. hatta bence gülünç bir şekilde yazar, "ekmek parası için" çalışmanın artık tarih olduğunu iddia ediyor. nasılsa bi şekilde geçimimizi sağlarızmış..

tam bu noktada aklıma cnbc-e'deki desperate housewifes dizisi geliyor. musluk tamircisinin, ilkokul kitaplarına resim çizen bir dul annenin o standartlarda, o lüxde evlerde yaşayabiliyor olması yazarın illuzyonunu açıklıyor. yok amerikada da durum öyle değilse hem yazar hem ben aynı "adamlar zengin bee" illuzyonuna kapılmışız..

hamiş: yine de okunması gereken bir kitap. kendi dilimizde bu tür kaç kitap var ki okunası..
0
FZ
O diziler hakikaten enteresan ya böyle gayet standart, güzel bir apartman dairesi (büyük şehir modeli) ya da illa ki büyük düzgün yolların, pırıl pırıl muntazam kesilmiş çimli kaldırımların olduğu gayet sessiz sakin mekanlarda 2 katlı, garajlı, Türkiye standartlarına göre çok lüks ev modeli. Genellikle insanların kullandığı arabalar da 4x4 Jeep filan. Dizilerdeki yaşam genellikle İstanbul'daki Etiler-Ulus-Bebek-Ortaköy sakinlerinin tarzını andırıyor (ev, araba, vs. bakımından).

Bir de tabii yani kitabı okumadım ama yazar Finlandiya'dan idi değil mi? Yani Linus Torvalds'ın memleketinden. Kendi ülkesi ve çevre ülkeler için dedikleri geçerli olabilir. İşsizlik sigortası ile Türkiye'de süper lüks tatil köylerinde tatile gelen Avrupa vatandaşları olgusunu hala unutmadık (epey yazılıp çizilmişti, çok değil birkaç sene önce, şaka gibiydi). Uzun lafın kısası "nasılsa bir şekilde geçimini sağlarsın" modelinin her ülke için geçerli olmadığı aşikar. Her sene üniversite sınavına 1.000.000'u aşkın gencin dayandığı bir ülkede yaşadığımızı sakın unutmayalım, tek başına bu bile ne kadar acayip bir durumda olduğumuzu gösteriyor. Hala "normal" bir ülke değiliz ancak dilerim en kısa sürede oluruz.

hamiş: yine de okunması gereken bir kitap. kendi dilimizde bu tür kaç kitap var ki okunası..

Buna da katılıyorum, ülkece konumumuzun farklı olması bizi tartışmaktan alıkoymamalı çünkü öyle ya da böyle bazı şeyler beklediğimizden hızlı gelişebilir, düşünsel olarak hazır olmakta fayda var. Sabit hızda ilerlediğimizi düşünmüyorum, belli bir ivme var.
0
bm
Buna da katılıyorum, ülkece konumumuzun farklı olması bizi tartışmaktan alıkoymamalı çünkü öyle ya da böyle bazı şeyler beklediğimizden hızlı gelişebilir, düşünsel olarak hazır olmakta fayda var.

Ulke olarak konumumuzdan bagimsiz olarak bahsedilen dunyadan etkileniyoruz. Kullandigimiz acik yazilim o dunyanin urunu. Ayni sekilde o insanlarin onunde olan imkanlar asagi yukari bizim onumuzde de var (tabi hizli baglanti imkanini devlet zorla geciktirdi burada biraz ama su anda gidisat kotu degil). Linus'un Turkiye'den yollandi diye yama kabul etmeyecegini zannetmiyorum mesela. Isyerlerinin de yazilimcinin evden calismasina mani olmak icin ne sebepleri var? Varsa bile isin ekonomik tarafi (eger hakikaten son kullanici ve kobiye yonelik pazar sigliktan kurtulursa) onlari zorlamayacak mi? Ne manasi var insanlarin alt tarafi bir makinenin onune oturmak icin hergun kitalar asmasinin? Dusunsel olarak hazir olmayi birakin, fiilen birseyler yapabilecek durumdayiz. Evleninceye kadar aileyle oturmanin ayip karsilanmadigi bir kulture sahip oldugumuz icin bizdeki avantaj daha bile fazla olabilir hatta.
0
FZ
Evleninceye kadar aileyle oturmanin ayip karsilanmadigi bir kulture sahip oldugumuz icin bizdeki avantaj daha bile fazla olabilir hatta.

İşte bu çok acayip bir konu! FM'de bir anket mi yapsak ailenizle mi yaşıyorsunuz (hala) diye? (Yaş dağılımına göre tabii).

0
loker
>O diziler hakikaten enteresan ya böyle gayet standart, güzel bir apartman dairesi (büyük şehir modeli) ya da illa ki büyük düzgün yolların, pırıl pırıl muntazam kesilmiş çimli kaldırımların olduğu gayet sessiz sakin mekanlarda 2 katlı, garajlı, Türkiye standartlarına göre çok lüks ev modeli. Genellikle insanların kullandığı arabalar da 4x4 Jeep filan. Dizilerdeki yaşam genellikle İstanbul'daki Etiler-Ulus-Bebek-Ortaköy sakinlerinin tarzını andırıyor (ev, araba, vs. bakımından).

Daha vahimi, amerikan bağımsız sinema anlayışının bu iluzyonu yok etmek adına köy filmleri çekiyor olması... Hani adamların köyü de bizim başkentimizden hallice gelişkin olduğu için biz yine ilüzüyor, üzülüyoruz ama...
0
lifesdkver0_1
kitapta eleştirilen, yazılım alanında protestan iş ahlakının benimsenmesiydi yanlış hatırlamıyorsam. 9-5 modelinin bir yazılım geliştirci/hacker için pek de manası olmadığından bahsediyordu.
0
FZ
Yani Hintlileri mi kast ediyormuş? :o
0
Nightwalker
Kitabın orjinalinde üç yazar olmasına karşın türkçe çevirinin kapağında tek yazar (Pekka Himanen) var.
Acaba diğer yazarların yazdığı kısımların kullanılmadığı kısaltılmış bir versiyon mudur ?
0
bm
Kitabin orjinal kapaginda 'İş Hayatına Yıkıcı bir Yaklaşım' diye birsey gecmiyor galiba.

http://www.amazon.com/gp/reader/0375505660/ref=sib_dp_pt/104-5300169-4687900
0
sefalet

öncelikle amerikan film ve dizilerinin belli bir amerika görüntüsü vermeye çalıştığına katılıyorum ama evlerin ve yaşantı standartının gösterildiğinden çok da yanlış olduğuna katılmıyorum.en azından evet bir musluk tamircisi bizim villa diye nitelediğimiz ölçülerde evlerde yaşayabiliyor.Ama amerikan sisteminin eleştirildiği nokta sosyal yapısıdır daha çok kaldıkları, içtikleri yedikleri şeyler değil.

bir ülke dünya enerji üretiminin %40 ını kullanıyorsa ve bunuda ekonomik, kültürel ve askeri dayatmayla sürdürmeye çalışıyorsa eleştirilmesi gereken bunlardır.Elinde bu kadar bir güç taşıyan ülkede muslukcunun villa da yaşamasına şaşırmamalıyız ayıca vatandaşlarının bush gibi adamları seçmesine de şaşırmamalıyız.

"The Hacker Ethic" bir alternatif dünya kaygısının bir ürünüdür aynı açık kaynak anlayışının olduğu gibi.Mevcut sistemden daha iyisinin olabileceği görüşünü taşır ve bu konuda fikiler üretir.

söylendiği gibi türkçede kaynak yok denecek kadar az.Bu konularda düşünende az.
0
bm
Elinde bu kadar bir güç taşıyan ülkede muslukcunun villa da yaşamasına şaşırmamalıyız ayıca vatandaşlarının bush gibi adamları seçmesine de şaşırmamalıyız.

O musluk tamircisinin Bush'un (Bush onemli degil aslinda, devlet politikasi diyelim) yaptigindan haberi yok ki? Greenspan'in yaptigini da anlamiyor. Birisi parayi ve zenginligi alip kismen yok ediyor kismen zenginligin yaratilmasinda rolu olmayanlara aktariyor, oteki de fiktif zenginlik ve balon yaratiyor. Muslukcunun dusunmesi gereken belki de bu insanlar ellemese evinin ne kadar daha iyi olabilecegi. Tabi bu insanlar olmazsa evinin yok olacagi anlatiliyor ona, o baska. Bu uclu icinde hem isini en durustce yapan hem zenginligin kaynagi o muslukcu bence. (Hazine bakanlarindan biri Arjantin'in yeniden kurtarilmasi konusunda 'bunlarin politikacilari bizim muslukcularin paralarini yiyorlar' filan demisti de adami zor susturdular. Link bulamadim gerci ama uyduruyorum gibi gelmiyor bana.).
0
sefalet
aynı konuyu cehennem.com da açtım üyelerden wanxpy kitap hakkında şu yazıyı yollamış buraya da koyma gereği hissettim.

"Hacker'lar olmasaydı ne elektronik posta, ne Internet, ne de World Wide Web olurdu... Weber meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu'nda dinsel inanç sistemi, iş ahlâkı, kapitalizm ve tüm bir çağın ruhu arasında bir ilişki kurmuştu. Protestanlık insanlardan büyük bir çalışkanlık, kendini işine adama, hazdan ve müsriflikten uzak durma bekler. İnsan kendine verilen işi sorgulamadan kabul etmeli, öteki dünya için değil, bu dünya için çalışıp didinmelidir. Fabrikalardaki işçileri bütün hayatları boyunca bir vida sıkmaya ikna etmek bu inanç ve ruhla ilgilidir. Hacker Etiği ise Weber'in kitabına bir naziredir; Weber'in kapitalizmin ruhuna atfettiği iş ahlâkını, çalışkanlığı, adanmışlığı sorgulayıp eleştiren, bunun yerine tamamen yeni bir iş etiği öneren bir kitap bu. Bize verilen işi, ne kadar monoton, sıkıcı, insanı tüketici olursa olsun, tüm hayatımız boyunca bir robot gibi yapmak; hayatımızı bu işin dayattığı, iş günleri, hafta sonu ve tatillerden oluşan bir zaman çizelgesine bölmek; tüm günlerimizi bu tatilleri bekleyerek geçirmek... Bütün bunların yerine insan kendini gerçekleştirebileceği, zevk alabileceği bir iş düzeni kurabilir; bu düzende vaktini tamamen kendine göre ayarlayabilir. İşte hacker'lar bunu becerebilen insanlardır.
Kitap, felsefeci Pekka Himanen, Linux işletim sisteminin mucidi hacker Linus Torvalds ve enformasyon çağı sosyoloğu Manuel Castells'i bir araya getiriyor. Bu ilginç birliktelikten hacker'ların çalışma biçimleri, örgütlenmeleri ve kendi ürettikleri etiği tartışan çarpıcı bir kitap çıkıyor. Hacker etiğinde sistemleri, eğlence için ya da keşif amaçlı kırmak meşru; vandalizm ya da hırsızlık, değil. Yine bu etikte bilgiyi herkesle ve bir karşılık beklemeksizin paylaşmak, yani özel mülkiyete karşı çıkmak benimsenir. Hacker'ların tarihinde, Linux işletim sisteminin 1991' de icadı büyük bir devrim olarak kabul edilir. Bu olay, IBM ve Microsoft gibi bilgi çağı imparatorluklarını temelinden sarsan kolektif, anarşist, paylaşımcı bir işletim sistemi olarak alkışlanmıştı. Linux' un icadından sonra hacker'lık bütün dünyada yaygınlaşmıştır. Bugün bir hacker etiğinin yanı sıra bir hacker kültüründen de söz edebiliriz. Hacker Etiği sizi bu dünyaya davet ediyor...
"Hacker' lar Bilgisayar Çağı'nın savaşçıları, kaşifleri, gerillaları, neşeli maceracılarıdır; onlar yeni bir ekonominin gerçek mimarlarıdır. Çoğu zaman yanlış anlaşılan, canavarlaştırılan hacker'lar dünyayı ve işleyişini değiştirmekteler. Himanen, XXI. yüzyılda yaşamak ve çalışmak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap yazmış."
Jon Katz, slasdot.org"

0
bm
Jon Katz hakikaten "yani ozel mulkiyete karsidir" mi demis? Yayincinin orjinal sitesinde bu ifadeler yok (yahut ben bulamadim):

http://www.randomhouse.com/acmart/catalog/display.pperl?037575878X

http://www.randomhouse.com/rhpg/catalog/display.pperl?0-375-75878-X

Bir sekilde bu akimlar Turkceye tercume olurken ya icine bir "kapitalist dunya" ya bir "ozel mulkiyet" lafi kaciyor gibime geliyor bazen. (Bunu acik kaynak bildirgesi yorumlarinda da farkettim, simdi bu da ustune geldi.)
0
sefalet
http://kitap.antoloji.com/kitap.asp?kitap=38911

yazı bu adreste bulunmakta onun dışında jon katz ın söyleyip söylemediğini bilmiyorum.ama söylesede söylemesede bu cümlenin altına imzamı atarım bunda garipsenecek bir taraf göremedim.

"Yine bu etikte bilgiyi herkesle ve bir karşılık beklemeksizin paylaşmak, yani özel mülkiyete karşı çıkmak benimsenir."

hack fesefesinden bahsettiğimizi hatırlatırım sulandırılmış piyasa sistemine uydurulmuş bir açık kaynak anlayışı değil bu.
0
bm
söylesede söylemesede bu cümlenin altına imzamı atarım bunda garipsenecek bir taraf göremedim.

Fikri mulkiyete yaklasimdan ozel mulkiyete atlamak cok buyuk bir adim. Muazzam fark var arada. Fikir urunu -- genelde ozel mulkiyete konu olan fiziki mallarin aksine -- size verince benden eksilen birsey degil.

Bu 'hack felsefesi' dediginiz sey benim yabanci oldugum birsey degil [1], piyasa sisteminin karsiti benim gorebildigim kadariyla hic degil. Burada bakis acisi olarak piyasa sistemi dediginizi 'dayatilan' birsey olarak goryorsaniz onu bilemem, ben bir takim hurriyetler neticesinde kendiliginden ortaya cikan birsey olarak goruyorum. Bugunku dunyada, bahsedilen kulturu besleyen sey bu kulture mesup kisilerin ekonomik hurriyetlerini kazanip sonra dibine kadar kullanabilmeleri. Bu insanlar tercihlerini siyah kamyon satin alip 'mekan'larda kaziklanmak yerine, bisiklete binip, karsisina iki makine ve hizli internet kurarak kullaniyorlar 'sadece.' Bunu saglayan kazanclarin buyuk kisminin temelinde piyasa sistemi denen sistemin temel taslarindan olan sozlesme hurriyeti var en azindan. (Ozele ineceksek, Torvalds'in sectigi lisans tamamen fikri mulkiyet hakkina dayali ama genis persepektifte belki bunu konusmak yersiz). Yani piyasa ekonomisinin nimetlerinden faydalanip, o ekonomiyi doguran hurriyeti baska sekillerde kullanmanin da bir tazahuru olabilir bu populerlesen akim. Bir de o acidan bakarsaniz, altina imzanizi atacaginiz ifadenin aslinda hosunuza giden sonucu engelleyici olabilecegini de belki gorebilirsiniz.

Alt kultur olarak paylasimci oldugu dogrudur. Ozellikle ayni alt kulture mensup kisiler arasinda devamli bir bilgi ve baglamina gore kod alis verisi oldugu da dogrudur. Bu bakimlardan urunlerin saklandigi, fiyatlandirildigi bir ortam olmadigi da gercek. Ama isin ucunde para olmadan belki saatler suren eforla ortaya cikarttigi seyleri paylasanlarin 'ben mulkiyet kabul etmiyorum, bu ev buyuk senin olmasi da mevzu bahis degil, burada yatacagim' diyenlere kanun, sopa veya (Hacker dictionarynin editoru ESR gibilerin durumda, belki) silahla karsi cikacaklarini da goz ardi etmeyin.

[1] 25 senedir hayatimi o hayat tarzini kaybetmeden kazaniyorum. Bu isler 91'de baslamadi. Teknik isler yapacagim, kendi istedigimi yapacagim vs. amaclari olanlar dunyada her zaman vardi.
0
bm
Bir de ek yapayim. Tuzu kuru hale gelmeye bakmadan hayatini onemli bir kismini 'Hacker Etigi'nin en yaygin oldugu yerlerden birinde (MIT) gecirmis birinin (burada yabancisi olmadiginiz Kent Pitman), genclere verdigi bir cevaba link atiiyorum. Bir alinti tercume edeyim:

----
"And now we are told by a new generation of people that (a) we are stingy and have never understood the value of sharing and (b) if only we would relinquish our obviously rong-headed quest for power, we would experience true success.

All in all, I'd rather have a bologna sandwich. I can eat that. "

Ve simdi yeni bir neslin mesuplari tarafindan bize (a) cimri oldugumuz ve paylasmanin degerini hicbir zaman anlamadigimiz ve (b) yanlis oldugu asikar olan guc pesinde kosma geyretimizi birakirsak gercek basariya ulasacagimiz soyleniyor.

"All in all" (hmm bilmiyorum), salamli (?) bir sandvicim olmasini tercih ederim, onu yiyebilirim cunku.
----
(yazinin kendisi uzun ve asagida)
http://groups-beta.google.com/group/comp.lang.lisp ...

Tabi Kent bedava kod yayinlamaz belki ama teknik konularda sorulariniza saatine $200 verseniz bulamayacaginiz kalitede cevaplar verir. O da bir paylasim. Bu linki buraya koymamin sebebi burada konusulanlardan kendilerine hayat icin bir cizgi cikartmayi dusunenlerin (burandakinin de aslinda bir paylasim kulturu oldugunu unutmadan) isin maddiyet, mulk, para tarafinin otomatik olarak yok olmadigini farketmelerini istemem. Marifet para kazinirken ruhu bosaltmamak, biraz mal mulk sahibi olunca eseklesmemek vs. Bu 'yeni' etik guzel birsey ama 'eski' etik de kaybolmus degil. Hatta ben buyurken biz 'etik' degil ahlak filan derdik buna.
0
lifesdkver0_1
sadece son paragraf jon katz'e ait. onun dışındakiler kitabın arka kapağından. çevirmen özet-yorumu olabilir.
0
bm
AA, evet. En makul aciklama da o. Tesekkur ederim. Kulturel konudaki merakim hala gecerli tabi. Ingilizce baskisi icin yazilanlarla, Turkce baskisi icin yazilanlar (ve Turkce baskisi icin yazilanlarin 'imzami atarim' seklinde tezahurat almasi) bizim okuyucumuzun Ingilizcesini okuyandan farkli bazi seyleri duymak istedigini mi anlatmali?
0
sefalet

bm bir kere ortada benim altına imza atarım dediğim herhangi bir kitap vs. olduğunu söylemedim.ingilizce anlama konusuna hiç girmeye gerek yok ben zaten türkçesini bu kitabın daha görmedim ve okumadım.kitabı özgün dilinde okudum.

neyin altına imza atıldığı mesajlarda çok açıktır.inglizceden önce türkçe konusunda yoğunlaşırsak ve okuduğumuzu daha iyi anlamaya çalışırsak olay ortaya çıkar. ama madem hatırlatmak gerekiyor bazı şeyleri tekrar tekrar o zaman buyrun altına imza attığım cümle budur:

"Yine bu etikte bilgiyi herkesle ve bir karşılık beklemeksizin paylaşmak, yani özel mülkiyete karşı çıkmak benimsenir."

şimdi bazı şeyleri netleştirelim bu cümleyi kimin söylediği umrumda değil ister MIT de çalışsın isterse bilgisayarın b sinden anlamasın.bu cümle bir düşünce tarzını, hayata farklı bir bakış açısını içermektedir.Açık kaynak yazılım anlayışıyla tam uyuştuğunu da söylemek zordur.Daha doğrusu bu, hareketin yürütücülerinin söylemlerinin hareketi ortaya koyuş tarzından gelmektedir.Hack düşüncesine sahip ve açık kaynak girişimi destekleyen insanlarda vardır ama altını çizerek söyliyim bu insanlar açık kaynak hareketini onu kuranlar gibi görmezler.

Hack anarşizm ile yakın duran bir düşünce tarzıdır ve o yüzden altına imza attığım cümle ortaya koyduğu saptama bakımından bu ilişkiyi belirtir niteliktedir.



0
bm
neyin altına imza atıldığı mesajlarda çok açıktır.inglizceden önce türkçe konusunda yoğunlaşırsak ve okuduğumuzu daha iyi anlamaya çalışırsak olay ortaya çıkar.

Ben anlamistim oyle dediginizi! Anlatamamisim. Sordugumu daha sarih sormayi deneyeyim: bir kitap var, orjinaline bakiyorsunuz, on kapaginda Ingilizcasinde "Bilki caginin ruhu" yaziyor, Turkcesinde "İş Hayatına Yıkıcı bir Yaklaşım" yaziyor. Arka kapaklarda Ingilizcesinde bilgi cagi sudur budur, hatta '21. yy'da is yapmak icin okunmasi gerekli (Katz)" filan gibi laflar varken, ikincisinde fikri mulkiyetten fiziki mulkiyete ziplayan ve ikisini de reddeden bir ifade var. Kitap ayni. Icini ben bilmiyorum (ama bahsedilen kulturu bildigimi dusunuyorum). On ve arkaya yazilanlarin bu derece farkli tonda olmasi bana ilginc geldi. Bundan ne cikartmaliyiz iki kultur hakkinda diye soruyorum. Ben bunu ortaya soruyorum tabi, sizin cevap vermeniz sart degil. (Kimsenin birsey yapmasi sart degil burada, sizinle ugrasmak gibi bir gayem yok).

Hack düşüncesine sahip ve açık kaynak girişimi destekleyen insanlarda vardır ama altını çizerek söyliyim bu insanlar açık kaynak hareketini onu kuranlar gibi görmezler.

Pardon KMP'ye gonderme yapmak gibi olmasin ama kimdir bu insanlar? Kasit RMS ise, BSD teypleri ayni kulturun urunu olarak ortalikta dolasiyordu, RMS GPL'i cikarttigi zaman. Bu uretim de bu fikriyat da vardi (Kent'in yazisini biraz da onun icin linkledim). Kelimenin nereden turedigi, ne sartlarda bu gune geldigi de ortada. Anarsik[1] bir ortam oldugu dogru, fikri mulkiyeti en azindan ciddiye almayan bir kultur oldugu da dogru. Bu insanlar hayatta, ne dedikleri nasil yasadiklari biliniyor. Benim bildiklerimin ozel mulkiyetle bir problemleri yok. Bu isin felsefesine vakif biri degilim belki kacirdigim birsey var ama hackerligin 'ozel mulkiyet' karsitligi oldugunu bundan evvel sadece Mikrosoft'un anti-acik kaynak propagandasinda gormustum. Sizin imzaniza karismak aklimdan bile gecmez. Kismen gozumun onunde olan islerin Turkiye'de anlatilinca gercekle alakasi olmayan yeni bir mitoloji haline gelmesi beni rahatsiz ediyor biraz. Bir de en azindan merak ediyorum nasil oluyor bu donusum diye.

Belki yanlis anliyorum, dediginiz gibi hic bilgisayar bilisim vs. ile alakasi olmasin, 'hacker'a bu kelimeyi icad eden ve kendilerine hacker diyen insanlardan bagimsiz, _tarzlarindan da_ bir olcude bagimsiz bir anlam yukleyelim diyorsaniz, o zaman olur. Ilk defa da olmuyor bu tabii, belki sonunda olacak olan oyle bir anlam kaymasi.

[1] Her cins anarsi her cins mulkiyete karsi olmak zorunda da degil benim anladigim. Anarsi->tabii kanun filan gibi fiziksel mulkiyeti kabul eden doktrinler de var bildigim kadariyla.
0
bm
Bu isin felsefesine vakif biri degilim belki kacirdigim birsey var ama hackerligin 'ozel mulkiyet' karsitligi oldugunu bundan evvel sadece Mikrosoft'un anti-acik kaynak propagandasinda gormustum.

Bunu yazarken 'yahu MS propagandisti olmayan biri de galiba buna canak tutuyordu' diye dusunup bulamamistim, arsiv duzgun olsun diye bu linki geciyorum:

http://emoglen.law.columbia.edu/ ...
0
demolish
"Yine bu etikte bilgiyi herkesle ve bir karşılık beklemeksizin paylaşmak, yani özel mülkiyete karşı çıkmak benimsenir. Hacker'ların tarihinde, Linux işletim sisteminin 1991' de icadı büyük bir devrim olarak kabul edilir. Bu olay, IBM ve Microsoft gibi bilgi çağı imparatorluklarını temelinden sarsan kolektif, anarşist, paylaşımcı bir işletim sistemi olarak alkışlanmıştı. Linux' un icadından sonra hacker'lık bütün dünyada yaygınlaşmıştır. Bugün bir hacker etiğinin yanı sıra bir hacker kültüründen de söz edebiliriz. Hacker Etiği sizi bu dünyaya davet ediyor..."

http://www.kernel.org/
Linux is a Registered Trademark of Linus Torvalds.

bence bu bir arz talep meselesidir, daha doğrusu talep arz. bu bir ihtiyaç ve ihtiyacın karşılanması meselesidir. bugün linux varlığını, bilgi çağının imparatorluklarına rağmen devam ettirebilmesinin sebebi budur. kişiler ihtiyaçlarını karşılayacak ürünü piyasada bulamayınca kendileri kendi başlarının çaresine bakmak durumunda kalmışlardır. ve bu zamanla ticari bir markaya dönüşerek diğer ticari markaların arasında yerini almıştır. burada farklı olan bu yeni ticari markanın yeni bir ticari modelle ticarete atılması olabilir. nitekim birçok yeni marka ortaya çıkarken (redhat, suse ..), hazırda bulunan birçok markada(ibm, novell ..) piyasanın ihtiyacını geçte olsa farketmiş ve yenilen piyasa şartlarına göre(sarsıntının etkisiyle) kendilerini yeniden konumladırmışlardır. ekonomik özgürlüklerle dallanıp budaklanan bilgi çağı imparatorlukları yine ekonomik özgürlükler sayesinde hizaya gelmiştir.

"kolektif, anarşist, paylaşımcı bir işletim sistemi olarak alkışlanmıştı"
ticari bir marka olmadığı sürece, alkışlanmaya devam ederdi fakat kimsenin tahtını sallamazdı. nitekim bsd de kimsenin tahtını sallamıyor çünkü sallamaya niyeti yok. ticari markaya geçiş bsd den gpl ye geçiş ile olmuştur. yeni bu ticari modelin temelini gpl lisanslı bir işletim sistemi oluşturur.

"Linux' un icadından sonra hacker'lık bütün dünyada yaygınlaşmıştır."
insanların ihtiyaçlarını karşılamak istemeleri ve bunun için gereken adımları atmaları zaten ezelden beri var olan birşeydir ve bu güdü her insanda doğuştan vardır. linux, bu temel güdünün biraz gürültü koparan bir yansımasıdır diyebiliriz. kopan gürültünün sebebide linux un ticari bir marka haline gelmesidir.

özetle; linux un iş hayatını yıktığı falan yok, getirdiği ticari modelle yeniden bir yapılanma var.

benim görebildiklerim kısaca bunlar.
0
sefalet
bm son mesajında ne demek istediğini daha iyi anladım açıkcası dediklerine kısmen katılıyorum tabi çeviri yapma ilkeleri konusunda az çok bilgim var söylediğim gibi kitabın türkçesini okumasamda belirttiğin yerlerdeki çeviri veya yorumlar abartılı ve çevirenin kişisel görüşünün olaya çok karıştığını gösterir nitelikte ama yine söylüyorum kitabı okumadan tam bir yargıya varmanın bir anlamı olmaz.

Hack konusunun ise tanımlandırılması ve anlamlandırılması konusu başlı başına bir felsefe konusu olabilir.Bu tanımlandırma işlemi açık kaynak yaratıcılarına veya benzer internette büyük yeniliklere yol açanlara bırakılamayacak kadar önemlidir.İnternet dünya toplumlarını aynı anda etkileyen bir konuma gelmiştir.Ama daha önemlisi internette yani "sanal" dünyada "gerçek" dünyadaki köklü sistemlerin tersine işlemeye başlayan bir süreç göze çarpmakta.Gerçek dünyanın genelinde hüküm süren sosyo-ekonomik sistem internette yani bir anlamda kendi yarattığı olgu içinde tehdit edilir duruma gelmiştir.Verinin sayısal ortama geçişi ve artık veri üzerinde oynamanın çocuk oyunu haline geldiği bir ortamda matbaanın icadıyla başlayan bir mülkiyet kavramının yaşaması için bir yaşam-alanı kalmamaya başlamıştır.

Durum kısaca böyle olduğundan olaya sadece yazılımcılar açısından bakmak resmin bütününü görmeye engel olur.Açık kaynak gibi internetin önemli ve aykırı hareketlerinden biri neresinden bakarsanız bakın sisteme karşı bir harekettir.Bu hareketin kurucuları ve yürütücüleri arasında çoğunluk kendi yazılımcı gözlükleri arkasından bakmaktadır.Bakmayanlarda var ama kimseyi neden kendi açından bakıyorsun sadece diye suçlamak olmaz tabi.Ama hiç sorumlulukları da yok demek yanlış olur tersine geleceğin belirlenmesinde önemli etkileri dolayısıyla tartışma konusu olabilecek ağır bir sorumluluktan bahsedebiliriz.

Kişisel olarak söylemem gerekirse "hack" kavramı bana yenilikci yazılımcıların hareket anlayışını değil daha çok yukarıdaki yazıda kısaca açıklamaya çalıştığım internet olgusunun ruhunu yansıtmaktadır.
0
bm
Hmm. Demolish'in mesajina cevap olarak gozukuyor bu ama bana hitaben? Herneyse:

belirttiğin yerlerdeki çeviri veya yorumlar abartılı ve çevirenin kişisel görüşünün olaya çok karıştığını gösterir nitelikte

Ben tabi kitabin icini bilmedigim icin bunu ima etmem dogru olmaz. Metne ters dusecek derecede abartiliysa tabi bu sucu cevirmene/yayinciya yikmak lazim. Bence daha ilginc olacak olan: bir pazar icin "bu kitapta isiniz icin vazgecilmez bilgiler var" diger bir pazar icin "bu kitap is hayati, ozel mulkiyet vs.'nin ne kadar bos (belki berbat?) oldugu konsundaki fikirlerinizi pekistirecek" denmesi bence. Yalan soyleden ayni metin icin ikisini de demenin mumkun olacagi durumlari hayal edebiliriz. Yani orjinal yayinci da kendi musteri kitlesi icin yalana varmadan abartmis olabilir. Hal boyleyse hedef kitlelerin icsellestirdigi politik gorusle hakkinda birseyler soyluyor olabilir bu bize.

Bu tanımlandırma işlemi açık kaynak yaratıcılarına veya benzer internette büyük yeniliklere yol açanlara bırakılamayacak kadar önemlidir.

Ama hayat ve fikriyatlari hakkinda en halis bilgi bu insanlarda oldugundan en azindan teorilerin ayaginin yere basmasi icin bu insanlardan teyid olmasa bile gelecek tenkidi ciddiye almak gereklidir herhalde?

Ama daha önemlisi internette yani "sanal" dünyada "gerçek" dünyadaki köklü sistemlerin tersine işlemeye başlayan bir süreç göze çarpmakta.

Bunun yeni birsey oldugunu zannetmiyorum. Paylasimci bilim adamlari arasinda olan dinamigin biraz daha muhendislige kayan (yani kullanilabilir eserler tasarlayip ureten) bir alanda hizli haberlesmeyle yogrulmasindan da ibaret olabilir. Isin bilim tarafindan gelenlerin _temelde_ buyuk bir yenilik olmadigini savunmalarinin bir dayanagi da bu. ESR'in Katedral/Pazar bildirisi populer oldugunda benim hatirladigim en az iki uc tane 'yahu biz bunu biliyoruz, modern bilmin ve bilim adamlarinin tarzi zaten budur' sonucunu destekleyen analiz cikmisti. Su anda bulmam zor ama ararim arzu ederseniz. Siddet ve zorlamanin olmadigi, fikirlerin bastirilmadigi hur ortamlarin tatli anarsisinden planlanamayacak, tahmin edilemeyecek hoslukta fikir ve eserlerin cikmasi zaten _temelde_ bireysel hurriyetlere dayali duzenlere inananlarin sorgulamadigi bir kabul. Belki gerek hurriyet kavraminin ustune sag sol orta fikirsiz vs. her odaktan binen propaganda (RMS'in 'Ozgur' kalimesinin anlamini carpitmasi dahil), gerek modern egitim ile icimize/ruhumuza isleyen otoriterlik yuzunden bunu farketmiyoruz (sizi bilmem, benim her zaman farketmedigim kesin). Sonucun harikulade bir teoremler silsilesi yerine on/yuzlerce tanismayan insan tarafindan ortaya cikartilan ve o gurubun disindakilerce de kullanilabilir nitelikte bir urun olmasi temel mekanizmalari 'yeni' kilmiyor.

Sosyo-ekonomik sistem ile baglantisi belki akimi meshur eden uretimde rol alanlarin ayni zamanda ve ayni bilgiyi (belki) farkli ortamlarda kullanarak hayatlarini idame ettirecek ve vakitleri uzerinde maddi kaygidan bagimsiz sekilde hukumleri olacak maddi guce ulasabilmis olmalari. Bunun uzerine fikirlerini deneyebilecekleri platformlara ve iletisim imkanina da mavcut maddi imkanlariyla ulasabilmeleri en onemli faktor olarak biniyor tabi. Bu da yeni degil, yaygin olmamakla beraber gerek sanat gerek universite gelenegi bir takim beyinlerin 'bos zaman' diyebilecegimiz zamana sahip olmalarindan dogmus birsey. Burada fark, 'hami' kaynakli olmak yerine (yahut yaninda) maddi gucun buyuk olcude mesai ve fikir satisindan ferdi olarak kazanilmis olmasi ve iletisim imkani dolayisiyla herhangi bir fiziki mekan ve yapilan isin (ister istemez cografi bolgeye bagli olarak sirta binen) lokal devlet otoritesinden bagimsiz olmasi. Benim 'kiraathane sohbeti' baglaminda gorebildigim bu. Baska sohbette ne kadar daha derinine inebilecegimi bilmiyorum (cok degil herhalde).

Verinin sayısal ortama geçişi ve artık veri üzerinde oynamanın çocuk oyunu haline geldiği bir ortamda matbaanın icadıyla başlayan bir mülkiyet kavramının yaşaması için bir yaşam-alanı kalmamaya başlamıştır.

Bu her zaman problemli oldu bence. Fiziki mulkiyetten cok farkli karakteri olabiliyor fikri mulkiyetin. Dayandigi kanunlar ('moral rights' doktrinleri haric) en azindan Anglo-Sakson kulturunde normal mulkiyetin tersine pragmatik kaygilara dayaniyor. Fiilen su anda ortada olanda bir prensip yerine 'seytanla yapilan bir pazarlik' var. Ozellikle telif haklarinda seytanin kazandigi da asikar. Hal boyle bile olsa, varilan yerin tatminkar dayanagi olmadigi benim icin acik degil. Sozlesme hurriyeti oldugu surece en azindan yazilim baglaminda fikri mulkiyet benzeri bir duzeni oturtmak herhangi bir presibe baglanmadan mumkun gozukuyor. Hur duzenlerde kanuni altyapiyi degistirmeden alternatif uretilebilecegi de pratikte ispatlanmis durumda. Kanuni bir degisimin zorlanacgi (ve zorlandigi) kesin, ama yazilimdan cok diger icerik icin gecerli bu. Acik kaynakli yazilim gonullu olarak 'hediye' ediliyor cunku. Nette dolasan diger icerik ise -- en azindan kanun gozunde -- calinti.

Durum kısaca böyle olduğundan olaya sadece yazılımcılar açısından bakmak resmin bütününü görmeye engel olur.Açık kaynak gibi internetin önemli ve aykırı hareketlerinden biri neresinden bakarsanız bakın sisteme karşı bir harekettir.

Biraz daha iyi anladim neyi kastettiginizi. Ben bunu mevcut hurriyeti kullanmak olarak goruyorum, sisteme karsi bir hareket olarak degil. Prensip itibariyla mulkiyet hakkinin savunulmasi sistemce zorlanan birsey zaten degil. Bir ara moda olan 'gift culture'/'hediye kulturu' tanimi bu anlami yakalamaya calisiyordu. Sistem (ekonomik sistemden bahsediyorsak) bu hareketi dogurdugu gibi ana hatlariyla zahmetsizce bunyesine de aliyor. Fikri mulkiyet kavrami kanunda yerinde dahi dursa kanun 'ille de malini saklayacaksin' demedigi icin -- ikaz ettiginiz gibi yazlim acisindan bakilinca -- duz anlaminda sistemle bir catisma soz konusu degil. Yazilim patentleri icin kopan patirti, USPTO'nun esekce isler yapmasindan kaynaklaniyor buyuk olcude. Kimse (mesela) RSA'nin bulusunun -- aciklanmasi karsiligi ve kisitli bir sure-- tekellerinde kalip onlara para kazandirmasina degecek onemde olmadigini iddia etmiyor (unutmayin patentin cozdugu problemlerden biri buluslarin paraya donmek icin gizli tutulmasini engellemek). Milleti deli eden, yenilik degeri dusuk fikirlere patent verilip isin dibinin cikartilmis olmasi. Burokrati islah etmek konusunda henuz patentli veya patentsiz herhangibir bulus olmadigi icin burada -- o sistem icinde -- dusunulen cozum yazilima uygulanan patentlerin suresinin 4-5 seneye cekilmesi. Devletlere bunu yaptirabilirsek, bahsettiginiz gibi yazilim haricinde de geregi gibi ince ve datayli dusunup yeni prensiplere ihtiyac olup olmadigini bulmak icin en azindan zaman kazanmis oluruz. Bu yapilamazsa ve patent sahipleri kucuk yazilimcinin ustune giderse, o zaman temennim en azindan Ingilizce konusan Bati'da kanun felsefesinin kanunlarin 'kesfedildigi' dusuncesine dayanan bir tarafinin oldugunun hatirlanmasi.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Open Source Development with CVS, 3rd Edition

anonim

CVs konusundaki bir soruma yanıt ararken rastladım bu kitaba. Benim gibi CVS ye yeni başlayanlar için herşeyi sıfırdan alarak hayat kurtaran bir kitap. Karl Fogel ve Moshe Bar ın yazdığı bu kitabı CVS kurması yönetmesi veya kullanması gereken herkese tavsiye ederim.

Ah.. En iyi kısmı yazmayı neredeyse unutuyordum. Kitabı bu adresten ücretsiz olarak indirebilirsiniz.

Sistem Çağrıları Nedir ve Nasıl Çalışır?

anonim

Her şey burada başladı. FM'de yayımlanan bir yazıda gördüğüm "kernel mode" ve "user mode" deyimlerini araştırıken bu konuda açık bir Türkçe makale olmadığını farkettim. Bu konudaki araştırmalarım sonucu günlüğüme yazdığım ufak bir bilgi notundaki hataların Sn. Tonguç Yumruk tarafından düzeltilmesi ve gelip giden e-postalar sonucunda aklımdaki soru şuydu: "Sistem Çağrıları Nedir ve Nasıl Çalışır?"

Sorunun cevabı ise artık bu kısa makalede. Faydalı olması dileğiyle...

Doğru Düzgün Soru Sormanın Yolları

yalcink01

FM Forumda açılmış bir konu altında oluşan doğal süreç, bizi forumlarda ve e-posta listelerinde nasıl soru sormak gerektiği konusuna götürdü. Dernek listelerinde zaman zaman dalgalanmalar yaşanmakla birlikte, genelde ortanın üstü diye tabir edebileceğimiz bir ileti yazım tarzı var. FM Forum'un durumu da pek farklı değil. Yeni katılan arkadaşlar haricinde, acayip ve garip tarzda soru soran pek çıkmıyor. Bununla birlikte, söz konusu forum konusunda görülebileceği üzere, bazen iyi bir kılavuza ihtiyaç duyuluyor. Diğer forumlarda ise durum içler acısı :( Türkçe, Türkçe olduğuna bu kadar pişman edilebilir. İmla ve yazım kurallarındaki boşvermişlik bir tarafa, kelimelerde bile acayiplikler "var way!", "ajaip şeler oljek amma bnm sormk isterim...", şeklinde devam eden ucubeler etrafta cirit atmakta. Elbette ki tek bir kılavuz ile bütün bunları sonlandırmak ve insanları doğru yola sokmak mümkün değil -zaten ahir zaman peygamberliği gibi bir derdimiz de yok :)- ama bir yerden de başlamak gerek, değil mi? Peygamber olamadık diye hayatı tamamen boşvermek de olmaz.

Osman Yüksel'e, bu kadar işinin gücünün ve dahi Debian .po çevirilerinin arasında bu işe vakit ayırdığı için teşekkür ederim.

Türkçe çeviri için ilk sürüme http://www.geocities.com/yalcink01/smart-questions.html adresinden ulaşabilirsiniz. Her türlü geri beslemeye kapımız açıktır. Eklemek istediğiniz bölümler var ise, lütfen çekinmeden bildirin.

Bilgisayar Bilimcileri Hacker Konferanslarına Neden Katılmalıdır

FZ

Geçen gün acm.org sitesinde gezinirken Gregory Conti isimli bir bilgisayar profesörünün yazısı dikkatimi çekti: "Why computer scientists should attend hacker conferences" yani "Bilgisayar bilimcileri hacker konferanslarına neden katılmalıdır".

Conti, eğlenceli üslupla ilginç saptamalarda bulunuyor ve kendisinin de sık sık katıldığı bu tür etkinliklerin önemini vurguluyor.

Yapay Zeka Yazıları

malkocoglu

Akıllı tahmin yapabilmek (heuristic), zekanın kullandığı önemli bir özellik. Bilgisayarla aynı özelliği aktarabilmek için, 8'li Bulmaca ortamında arama algoritmalarını sitemizde işliyoruz. Kullanılan dil, Common LISP olacak. Çözüm kodları da sitede paylaşılıyor. Bu kodlar, üniversitede alınan Yapay Zeka dersi için geliştirildi.
Yapay Zeka ile Problem Çözümü
Akıllı Tahmin Yapabilmek (Heuristic) ve Yapay Zeka