Sayısal Ortama Geçirdik Ama Sadece Dilekçe İle Başvuranlara Veriyoruz

0
FZ
Başlıktaki ifade ve tavır biz Türk bilgisayar ve Internet kullanıcılarının çok da yabancısı olduğumuz bir tavır değil. Ülke kurumlarının kültürel eserleri çılgıncasına sahiplenmelerine dair daha önce bu sayfalarda haberler geçtiğimiz ve tartıştığımız oldu.

İşte şimde de başka bir örnek:

"Eserlerin bir kısmının veya tamamının elektronik kopyalarını almak isteyen okuyucularımızın talepleri; “Başvuru Formu”nu doldurarak başvurmaları ve ücretini yatırmaları halinde, isteklerine göre CD ve mikrofilm olarak karşılanmaktadır.

E-posta, mektup, faks yada telefon ile talepte bulunan okuyucularımızın istekleri de yerine getirilmektedir. Okuyucumuzun talebine ait ücretin yatırıldığını gösteren dekontun faks olarak gönderilmesi halinde, 2(iki) iş günü içerisinde yazışma adreslerine kargo ile gönderilerek karşılanmaktadır."
Yani eserler sayısal halde mevcut lakin bir form doldurmak, bir "ücret" ödemek (ücret dediklerine göre demek ki birilerine ödüyoruz, yapılan iş karşılığı, birileri bir iş yapacak ve bunun ücretini alacak elbet diye düşünüyorlar herhalde) gerekiyor. Sonra faks çekmek gerekiyor. Ardından devreye kargo giriyor filan.

Benim dikkatimi çeken, savcılıktan temiz kağıdı istememeleri oldu. Ne malum o değerli bilgilerin "kötü" ellere düşmeyeceği?

Bu arada tabii birkaç sene önce "icat" edilmiş Internet diye bir mefhum var. Zaten ben alıntıyı da Internet üzerinden yaptım. Unutmuşlardır belki. Ama kullanmışlar. Neyse, benim aklım ermedi. Belki bir gün Internet'e de konur. Ben şimdi bir faks yazılımı bulmaya gidiyorum. Faks önemli bir cihaz.

Hey gidi Süleymaniye hey...

Görüşler

0
sefalet
Şaşırtıcı gelmiyor bu tür bir uygulama.Onayladığımdan değil tabi ama çağın koşullarının iktidarı sallamasından ibaret durum.

Genelağ üzerinden eserlere ulaşılamamasının sebebi büyük olasılıkla eserlerin kopyalanarak "özsüleymaniye.com", "hakikisüleymaniye.com","enhakikiözsüleymaniye.com" gibisinden ikiz kardeşlerin çıkabilme ihtimalidir.Kısacası korkudan dolayı girişilmiş bir uygulama.

Gugıl'ın kütüphaneleri sayısal ortama atma düşüncesi nasıl baltalandı izledik ama ondan sonra neredeyse tüm üniversitelerde ve benzeri yerlerde e-kitap yapma guruplarının ortaya çıktığı da bir gerçek.Aynı cracker gurupları gibi kendi kültürlerini geliştiriyorlar.

Dünya dönüyor ama bazılarının başı daha çok dönüyor.
0
FZ
Yeri geldi faks ile başvurmadan ve birtakım süreçler geçmeden verilmeyen sayısal derlemler (corpus) de gördük memlekette. Trajikomik sözcüğü daha bir anlam kazandı bünyemizde.

enhakikiozsuleymaniye.com diye site açacak biri başvurusunu yapıp, parasını yatırıp Süleymaniye Kitaplığındaki tüm sayısal eserleri CD olarak alıp sonra da afiyetle kendi sitesine koyamaz mı, bu bir. İkincisi koysa ne olur, bunlar yazarlarına telif ödenen eserler midir, bu da iki? Kültürümüzün birkaç yüzyıllık eski eserlerinden bahsediyoruz diye düşünüyordum ben.
0
bm
enhakikiozsuleymaniye.com diye site açacak biri başvurusunu yapıp, parasını yatırıp Süleymaniye Kitaplığındaki tüm sayısal eserleri CD olarak alıp sonra da afiyetle kendi sitesine koyamaz mı, bu bir. İkincisi koysa ne olur, bunlar yazarlarına telif ödenen eserler midir, bu da iki? Kültürümüzün birkaç yüzyıllık eski eserlerinden bahsediyoruz diye düşünüyordum ben.

Buna bakmak lazim. Eger cogaltmak ve dagitmakta bir kanuni problem yoksa, enhakikiozsuleymaniye.com'a da luzum yok wikisource ve wikibooks filan var. Ozellikle basortu isi yuzunden eski yazi okuyabilen insanlarin bir kisminin evlerinde oturduklari goz onune alinirsa burada bir gonullu transkripsyon imkani da var herhalde. Sayisal ortama gecirmek isin zor tarafi, o yapilmis kalani icin ne fiziksel olarak bir yere gitmek lazim ne ustunde calismak icin tek nusha onunde siraya girmek.

Neyse benim bundan su blog yorumundan dolayi haberim oldu. FMci arkadaslar, biraz su bloglarda dolasin isterseniz, bizim gozumuzde sayisal ortama gecirmek filan buyuyor ama bunlar yapilmis bile! Insanlar bir kere sayisal ortama gecen seyin artik kitliginin kalmadigini, uzerinde calismanin ne derece kolay hale geldigini filan tam bizim gordugumuz perspektiften goremiyor olabilirler, biraz siyasi blog filan dolasip teknoloji havariligi yapmak fena fikir olmayabilir.

0
FZ
Insanlar bir kere sayisal ortama gecen seyin artik kitliginin kalmadigini, uzerinde calismanin ne derece kolay hale geldigini filan tam bizim gordugumuz perspektiften goremiyor olabilirler, biraz siyasi blog filan dolasip teknoloji havariligi yapmak fena fikir olmayabilir.

Biraz ana konu dışına çıkacağım ama bende şöyle bir hissiyat mevcut: Teknoloji ile yatıp kalkan gençler (15-45 yaş arası bilgisayarcı kitle mesela) ortada bu ülkenin değerlerine, kültürüne ve entelektüel atmosferine ciddi katkıda bulunabilecek bir fikir, bir öneri, bir uygulama kıpırtısı oldu mu buna yönelik elinden geleni yapıyor. Diğer yandan teknoloji dünyası ile pek içli dışlı olmayan ama siyaset, vb. meselelere kafa yormaya çalışan, biraz mürekkep yalamış, memleketin haline dair öyle ya da böyle kaygıları olan insanlar sanki daha mı şüpheci, daha mı atıl, daha mı zor harekete geçer oluyorlar, özellikle de bu ve benzeri konularda? Sanki biz bilgisayarcılar "e süper, e tamam o zaman, hemen bir analiz yapalım, eylem planı çıkaralım, görev dağılımı yapalım, sontarihleri belirleyelim ve Internet üzerinden koordinasyon sayesinde iş güç yapalım, ortaya bir şey çıkarmaya başlayalım" zihniyetinde giderken farklı bir kitle, birikimi ve deneyimi ile faydalı olabilecek iken sanki ya bunun farkında değil ya işte dediğim gibi harekete geçmekte çok zorlanıyor, vs. Sanki aralarında bazılarının eleştirdiği bürokrasi ve devlet geleneğinden muzdaripler tam da. Hal böyle iken, meselelere pratik anlamda farklı bakan bu iki kitle arasında sanki bu saydığım sebeplerden ötürü belli bir gerilim yahut birbirini anlayamama, birbirlerinden uzak durma gibi bir şey oluyor mudur acaba diye düşünmeden edemiyorum.
0
bm
Teknoloji ile yatıp kalkan gençler (15-45 yaş arası bilgisayarcı kitle mesela) ortada bu ülkenin değerlerine, kültürüne ve entelektüel atmosferine ciddi katkıda bulunabilecek bir fikir, bir öneri, bir uygulama kıpırtısı oldu mu buna yönelik elinden geleni yapıyor.

Yahut en azindan yapma yolunda konusuyoruz. Dogru.

Diğer yandan teknoloji dünyası ile pek içli dışlı olmayan ama siyaset, vb. meselelere kafa yormaya çalışan, biraz mürekkep yalamış, memleketin haline dair öyle ya da böyle kaygıları olan insanlar sanki daha mı şüpheci, daha mı atıl, daha mı zor harekete geçer oluyorlar, özellikle de bu ve benzeri konularda?

Bizim yasadigimiz dunyada yasamiyorlar onlar. Biz oturdugumuz yerden ama dokuman olsun ama birbirimize yardim olsun direkt mesgul oldugumuz isle ilgili faydali isler yapiyoruz. Yani camianin laklak etmesi ile birseyler ortaya cikartmasi ayni ortamda ve birbirinin icine gecmis durumda -- arada net bir cizgi yok. Ustelik buyuk olcude gonullu olarak beraber calismanin gayet iyi sonuclar verdigini disaridan da goruyoruz, o insanlarda bazan ahbaplik ediyoruz, ister istemez memleketteki koklu sIkIntIlarin ve cekismelerin tamamen disinda kalmis bir havayi soluyoruz. Ha bir de onumuzdeki alet bize devamli donup 'sacmalama' dedigi icin neyi anlayip neyi anlamadigimizin biraz daha farkindayiz galiba. Anlamadigimiz konusunda alcak gonullu, anladigimiz konusunda daha emin olabiliyoruz. Benim kahve hopurdetirken hemen aklima gelen farklar bunlar dedigin sebebi olabilecek seyler olarak. Daha da vardir.

Sanki aralarında bazılarının eleştirdiği bürokrasi ve devlet geleneğinden muzdaripler tam da. Hal böyle iken, meselelere pratik anlamda farklı bakan bu iki kitle arasında sanki bu saydığım sebeplerden ötürü belli bir gerilim yahut birbirini anlayamama, birbirlerinden uzak durma gibi bir şey oluyor mudur acaba diye düşünmeden edemiyorum.

Isin siyasat tarafiyla ilgilenenler islerden cekilip ozgurlestirme baglaminda olsun, dogrudan birsey yaptirma baglaminda olsun merkezi otoriteye etki pesindeler buyuk olcude. Bu genelde sikayet olarak tezahur ediyor, cunku merkezi otorite hem istese bile agir hareket ediyor hem de inatci. Dolayisiyla okunan heber/yorum metinleri kizginlik sikayet ve umutsuzluk dolu. Biz surasini anlamadim calismadi neresini minciklayayim da istedigimi yapsin diye sIkIlIyoruz belki ama bunun buyuk olcude bizim birseyleri anlamamizla cozulecegini kendi sahsi gelisimimizin problemi halledecegini dusunuyoruz. Diger alan oyle degil, onun icin pek anlayamiyoruz galiba. Benim su dakikada uydurdugum teorim bu.

Ben pek de bildigim konular olmamasina ragmen galiba bir seneye yakin bir suredir o siyasi bloglarda surtuyorum ama bilincli olarak farketmemistim bunu! Dogru bir gozlem gibi geldi bana. Tesekkurler.

0
FZ
Ha bir de şu var, yine biraz konu dışı, oradaki zat-ı muhteremlerden biri 12759. kere duyduğum bir lafı etmiş, efendim günde en fazla 300-500 kelime ile konuşuyormuşuz da, yok efendim İngilizi, Fransızı bilmem kaç sözcük ile konuşuyormuş da. Eğer böyle biri karşıma çıkarsa baş aşağı tavana asmayı düşünüyorum. Önce beynine biraz kan gitsin, temiz hava alsın, vitamini alsın, sonra bir şeyler anlatmaya çalışacağım çünkü yoruldum artık.

Zannımca bir memlekette adam gibi felsefe, sorgulama, eleştiri kültürü ve bilimsel dünyaya dair sıkıfıkı, olağan kabul edilen ilişkiler gelişmedikçe insanlar ağdalı ve tumturaklı sözlerle hiç düşünmeden, sorgulamadan kabul ettikleri sözde-gerçekleri tekrarlayıp durmakta hiçbir beis görmüyorlar.
0
bm
Sakin sakin anlat, kizma. O onu oraya yazmamis olsa hic faydan dokunamayacakken simdi faydanin dokunmasi sansi belirdi. Fena mi? Tesekkur etmek lazim. Biliyorsun insanlar konussun da yanlis anladiklari birsey varsa duzeltmeye vesile olsun diye yalvar yakar oluyoruz bazen.
0
FZ
Ben biraz icimi döktüm, derdimi anlattım. Bilmiyorum kim ne kadar anlayacak ama en azından "sonuna kadar mücadele" düsturum doğrultusunda hareket ettim, o bakımdan için rahat (pek çok bakımdan da içim hiç rahat değil, o ayrı).
0
bm
Beni kirmadigin icin tesekkur ederim.
0
sefalet
Bir başka örnek verelim; akademik çalışmaların örneğin yüksek lisans tezleri, doktora tezleri vs. bunları sayısal olarak belli başlı kurumlara yolluyoruz teslim ederken.Allaha şükür tez taraması yapıyoruz bugün ama yalan yanlış.Kimi çalışmalar indekse geçmemiş durumda (belli bir tarihten önceki çalışmalar ve teslim sırasında veriliş kurallarına uymayanlar).Bir çalışma yaparken sayısal ortamda taradığım indeksin güvenilir olmasını isterim ama maalesef öyle değiller.O yüzden iletişim çağında hala kalkıp üniversite kütüphanelerini araştırmak gerekiyor.Arada kaybolan zaman ve emek de bize üretim olarak geri dönmüyor tahmin edileceği gibi.

Bunun yanında belli bir zamandan beri çalışmaların tamamı sayısal ortama konabilecek tarzda verilmekte kurumlara ama hala herhangi bir şekilde tezlerin bütününe (bir tezin tüm içeriğine) genelağdan ulaşmak mümkün değil.Çalışmayı yapan genelağa koyarsa ne ala.Denemedim ama YÖK'ün sitesinden istediğiniz tezi sipariş verebiliyorsunuz, adresinize getiriyorlar.Kütüphane olayından bir farkı yok.Çağın en önemli kazancı olan bilgiye hızlı ulaşma sıfır, o zaman ne anladım ben bu teknolojiden.

Mesele yönetici takımının henüz teknolojinin ABC sini ve en önemlisi felsefesini kavrayamamış olmasındadır.

0
euzkan
bu yoruma ancak şapka çıkarıyorum..aklıma başka söz gelmiyor.
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Türkiye'de Tehlikeli Bir Salgın: 400.000 kişi hasta

FZ

Dünya Sağlık Teşkilatı'nın salgın hastalıkları izleme odasında bilgisayarlara bağlı duran alarm kesik kesik ötmeye başladı. Nöbetçi iki uzman hemen özel ekranın başına koştular. Ne oluyordu? Çin'de yeni SARS vakaları mı görülmüştü? Yoksa beklenen 'kuş gribi' bir yerde çirkin yüzünü mü göstermişti? Ya da Afrika'daki AIDS faciasında yeni bir sıçrama mı gerçekleşmişti?

Ekrandaki verileri izleyen uzman: "Kötü haber Türkiye'den" dedi. Tuşlara birkaç kez dokunup bir süre araştırma yaptı. "Bir çeşit üst solunum yolları enfeksiyonu olarak başlıyor ama başka biçimlerde de kendisini gösterebiliyor. Özellikle gençleri vuruyor. Kız-erkek ayrımı yapmıyor."

Derdini söylemeyen derman bulamaz!

demolish

Sophos Antivirus 9 Eylül 2004 tarihli makalesinde Türkiye kaynaklı bir bilgisayar kurtunun bulaştığı makinanın kullanıcısı ile konuştuğunu (Microsoft Speech Engine) bildiriyor.

Sophos Antivirus baş teknoloji uzmanı Graham Cluley, virüs yazarlarının Türkiye' de aktif olmalarının endişe virici olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Öyle görünüyor ki bu virüsü kim yazdıysa ülkesindeki bağlantı hızlarından pek memnun değil, fakat bu yol düşüncesini kabul ettirmek için doğru bir yol değil."

Türkiye'nin Bilişim Karnesi: Yine Sınıfta Kaldık

FZ

3 milyar dolarlık bir pazar yaratan Türk bilişim sektörünün ağırlığı donanım satışı üstüne. Yazılımın payı hâlâ çok küçük. Türk firmaların yazılım ihracatıysa 80 milyon doları geçmiyor. Örneğin Hindistan'da bu rakam 15 milyar dolar; 2008 yılı hedefiyse 50 milyar dolar.

Araştırma şirketi Gartner'ın DataQuest raporuna göre Türkiye 1000 kişi başına toplam PC sayısı sıralamasında 44. sırayla en dipteki ülkelerden biri.

Türklerin yüzde 77'si bilgisayar, yüzde 82.5'iyse internet kullanmamamış.

Ev Kadınları ve Internet

FZ

Yıllar önce (lisede iken) bir C programı yazmıştım, program çok basit bir veritabanı oluşturarak kişi isimlerini, bunların telefonlarını ve adreslerini tutuyordu, metin tabanlı bir menü ile bilgi girişi ve arama tarama falan yapmanızı sağlıyordu.

Bir gün okulda iken acilen bir adamın telefonuna ulaşmam gerekti, hemen eve telefon ettim, anneme bilgisayarı açmasını söyledim. Sonra adım adım anlattım, annem yazdığım Telefon Rehberi programını kullanarak ilgili adamın bilgilerine ulaştı, bana telefonunu söyledi ve böylece işimiz görülmüş oldu kolayca.

Kapalı Kaynak Kodlu Ticari Yazılımların Gerçek Fiyatı

oktay

Herşey ÖzgürYazılım.org'un kurulma çalışmaları sırasında akla gelen bir fikirle başladı. Düşündük ki madem Türkiye'de kapalı kaynak kodlu ticari yazılımlara bu kadar para veriyoruz, küçük bir çalışma ile bu ürünlerin fiyatlarını objektif bir şekilde inceleyip sonuçta ulaşacağımızı düşündüğümüz dengesizlikleri gözler önüne serelim.

(Yazının tamamını http://www.ozguryazilim.org adresinde okuyabilirsiniz)

oktay