Özgür Yazılım Geliştiricilerinin Asıl Motivasyonu Özgürlük Değil Ego Tatmini

0
FZ
Brian Masterbrook ve Planet Lisp sayesinde, Emacs'ı Mac ortamına "taşıyan" Andrew Choi'nin özgür yazılım dünyası ile ilgili enteresan bir yazısından haberdar oldum. Choi diyor ki asıl motivasyon kaynağı özgürlük falan değil, geliştiricilerin büyük bir kısmı kendi reklamları olsun diye bu konuya giriyorlar, özgürlük sadece yüzeydeki bir görüntü. Choi, bunun işaretlerini de şöyle sıralıyor:
Kısa bir süre önce insanların özgür yazılımı özgürlükten ötürü değil bedavacılıktan ötürü kullandıklarına dair bir şeyler yazmıştım. Pekiyi ama geliştiricileri özgür yazılım alanında çalışmaya motive eden nedir? "Geliştirici" derken bunu geniş anlamda kullanıyorum, buna özgür yazılım projeleri ile bir şekilde ilgilenen tüm insanları dahil ediyorum: bazıları çok az kod katkısında bulunuyorlar fakat e-posta listelerinde ya da haber gruplarında "takılıyorlar".

Bunlardan bazıları sizi gerçekten de yazılım özgürlüğünden ötürü motive olduklarına inandırabilirler yani bilgi işlem camiasına katkıda bulunmak amacı ile, insanlara yardım etmek için filan. Buna hiç inanmadım. Özgür yazılım düsturuna uygun olarak yaşayan ve samimi olan tek insan belki de Richard Stallman'dır. Onun bile bazı hareketleri tereddüt etmeme yol açtı. Durum bu iken diğerleri? Bence özgür yazılımla uğraşmalarının asıl sebebi egoları ve kişisel reklam.

O halde Özgür Yazılım Geliştiricilerinin Motivasyon Kaynaklarının Özgürlük Değil Ego Olduğuna dair 10 İşaret:

1. “Packetleyiciler” Carbon Emacs'a çok küçük değişiklikler yaptıktan sonra kendi "dağıtım"larını oluşturuyorlar. Ana CVS kod deposuna yaptıkları değişiklikleri eklemek gibi bir dertleri yok. Bazen söz konusu dağıtımları derlemek için gerekli olan kaynak kodu bile vermiyorlar. Bu aslında GPL'nin ihlalidir!

2. Dağıtımlara Gelişmiş Carbon Emacs, Aquamacs, YACED, vs. gibi havalı isimler veriliyor fakat bunlar aslında paketlenmiş Carbon Emacs, başka bir şey değil. Sanırım yazılımı bu şekilde paketleyen insanlar küçücük birkaç değişiklik yaptıktan sonra yazılıma bambaşka bir isim verme hakkına sahip görüyorlar kendilerini. Burada büyük Linux dağıtımlarından bahsetmiyoruz.

3. "Gelişmiş", "CVS tabanlı Emacs'a dayanarak geliştirilmiştir", "Aqua", vs. gibi net olmayan sözcüklerin kullanımı sanki o yazılımda yapılmışlardan çok daha fazla özellik eklenmiş gibi algılanmasına yol açmaktadır.

4. Carbon Emacs'ı paketleyip yeniden dağıtan insanlar genellikle sitelerinde başka ürünlerin de tanıtıp bunları satıyorlar.

5. Yanlış yönlendiren insanların yanısıra düpedüz yalan söyleyenler de var! Favori örneğim ise web sitesinde kendi yazdığı ya da "port ettiği" programlardan birisi olarak Carbon Emacs'ı gösteren biri. Eğer bunu o yaptı ise o esnada ben ne yaptım?

6. Emacs/XEmacs e-posta listelerinde ve haber gruplarındaki soruları, ancak alakasız konulardaki görüşlerini kustuktan sonra cevaplayan "uzmanlar".

7. Carbon portunu tartışmak için emacs-devel isimli ana listeye insanları göndermek yerine yeni e-posta listeleri kuruldu. Böylece birkaç farklı kişi daha o listelerde "uzman" olabilir.

8. Emacs/XEmacs'a ihmal edilebilecek kadar az kod katkısında bulunan insanların büyük kısmı posta listeleri ve haber gruplarında takılıp gerçek uzmanlarmış gibi davranıyor, acemileri ve diğer üyeleri köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.

9. "Resmi" Emacs/XEmacs geliştirici/bakımcı sayısı ile CVS'teki koda bulunulan katkılar arasındaki orantısızlık. Bu bana birçok yan yazarı bulunan araştırma makalelerini hatırlatıyor. Ancak bu başka bir listenin konusu :-).

10. Tüm bu Emacs - XEmacs ayrımı (başka bir şey dememe gerek var mı?).

Eğer rahatsız oldu iseniz lütfen listeyi tekrar okuyun :-)! Bunlar sadece şahsi fikirlerim değil, çoğu bağımsız olarak doğrulanabilecek gerçeklere dayanıyor. Şimdi ben size özgür yazılımla uğraşanların asıl derdi özgürlük değil dediğimde bana inanıyor musunuz? Egoları mı? En azından benim motivasyonumun ikincisi olduğunu söyleyecek kadar dürüstüm.

Andrew Choi - 24 Temmuz 2005

Bu arada Andrew Choi'den birkaç kışkırtıcı söz daha:

Ben de dahil pek çok insan Emacs Manual metnine ciddi katkıda bulundu. Başlık sayfasınd aise sadece Richard Stallman'ın ismi yer alıyor.

"The Cathedral and the Bazaar"daki pazar yoktu. Mac portunun tamamını kendi başıma yaptım. Ben kodu kamuya açtıktan sonra çok küçük katkılar geldi. Mac portunu kullananların çoğu programcı değildi.

http://www.sixthhappiness.ca

Choi'nin Emacs geliştiriciliğini bırakma sebepleri

Choi'nin Hayatındaki 10 Dönüm Noktası

Görüşler

0
zentoo
Özgür yazılım yazarak-kullanarak 'özgür' olunmaz. Kaynak kodunu açarak açık firkirli olunmaz.

Nasıl ego patlaması ama!

Gerçeğini tecrübe etmememe rağmen bu durumun gayet net olarak hissetmeme dayanarak Choi değilde ben yazsam haklı olarak bana demedik laf bırakılmaz. Ancak nasıl oluyorsa hiç ama hiç şaşırmadım bu yazıya.

Benim bunu yazmamın sebebi hani şu ilk görüşte aşk olayı vardır ya. Biriyle yada bir nesneyle kurulan ilk temasta aklınıza ilk gelen düşünce ve duyduğunuz his. İşte buda ilk görüşte sex!
0
sundance
Büyük işler yapmış adamlar illa da büyük adam olacak ya da olgun insanlar olacak diye bir şart yok.

Ben Bay Choi'nin yaklaşımında ham bir ruhun hezeyanlarını gördüm şahsen. Hani derdi çok da özgür yazılımla değil de Emacs camiasının belli bir kısmı ileymiş gibi geldi. Amca tencereye çaldığı mayanın tutup tutmadığını görmeden gidip göle döküyor, bütün Özgür Yazılım camiasına atfediyor.

Özgür Yazılım işinde ego var mıdır? Bence de vardır, ama ana sebep olduğunu iddia etmek saçma. Bu insanlarda ne menem bir ego varsa, anormal paralar kazanıp, acaip işler yapabilecekken tutup günlerini Özgür Yazılım yazmakla geçiriyorlar. Keşke herkes bu kadar ego sentrik olsa diyesim geliyor.

Bunun örneklerini daha önce de gördük, BSD'nin hakettiği ilgiyi görmediğini düşünen yine önemli amcalardan biri çıkıp "Bir linux sistemi bir haftadan fazla ayakta tutmak nerdeyse mümkün değil" şeklinde açıklama yapabiliyor.

Bazen büyüklere de "hı hı" demek gerek diye düşünüyorum, onların da arada saçmalamaya hakları olmalı.
0
FZ

Bunun örneklerini daha önce de gördük, BSD'nin hakettiği ilgiyi görmediğini düşünen yine önemli amcalardan biri çıkıp "Bir linux sistemi bir haftadan fazla ayakta tutmak nerdeyse mümkün değil" şeklinde açıklama yapabiliyor.


BSDcilerdeki ego bir hayli garip bir ego olsa gerek.

En son IBM developerWorks'te bir yazı çıktı ve GNU/Linux'un yıllardır varmaya çalıştığı nokta FreeBSD'nin zaten bulunduğu noktadır diyor mesela:

Why FreeBSD:
http://www-128.ibm.com/developerworks/opensource/library/os-freebsd/?ca=dgr-lnxw01FreeBSD

Öte yandan BSD lisansını düşündüğümde, yani şimdi bu süper bir ego mu, yoksa umursamama halimi bilemiyorum. Sen git bir sürü yazılım geliştir sonra da "bu yazılımı alıp istediğiniz gibi kullanabilirsiniz"e yakın bir şey söyle.
0
vst
İnsan başkasını da kendisi gibi bilirmiş.

İnsanları tanımadan, görmeden, etmeden, tüm özgür yazılım geliştiricileri hakkında böyle bir genelleme yapılamaz. Ya da istenildiği kadar yapılsın, ne fark eder...

Bir insanın yazdığı programı GPL altında lisanslamasının sonsuz sebebi olabilir. Ancak en azından meşru bir fikri hukuki olarak tanıdığı gerçeğinden öte samimiyeti sorgulanamaz.

Zaten bunlar ilk defa söylenen şeyler değil. Bu amcanın fikrinin Türkiye'de özellikle çok tutulacağını biliyorum. Çünkü ailesine, dostlarına ve arkadaşlarına dahi inançsızlık ve güvensizlik konusunda nirvana mertebesine ulaşmış durumdayız.
0
FZ
İnsanları tanımadan, görmeden, etmeden, tüm özgür yazılım geliştiricileri hakkında böyle bir genelleme yapılamaz. Ya da istenildiği kadar yapılsın, ne fark eder...


Choi'nin "geliştirici" derken kimleri kast ettiği yazıda belirtiliyor, orası es geçiliyor sanırım hızlı tepki verilirken.


Bir insanın yazdığı programı GPL altında lisanslamasının sonsuz sebebi olabilir.


Doğru olabilir.


Ancak en azından meşru bir fikri hukuki olarak tanıdığı gerçeğinden öte samimiyeti sorgulanamaz.


Sanırım yine şu oluyor, "geliştirici" derken ağırlıklı olarak yığınla kod yazan anlaşılıyor. Oysa Choi geliştiricilere ek olarak bakım yapan, paketleyen, vs. bir sürü kişiyi de betimlemeye çalışıyor. Programın "MAINTAINERS" listesine girmeye çalışan insanlar, vs.


Zaten bunlar ilk defa söylenen şeyler değil.


Bu denli keskin şekilde söylendiğini pek görmemiştim.


Bu amcanın fikrinin Türkiye'de özellikle çok tutulacağını biliyorum. Çünkü ailesine, dostlarına ve arkadaşlarına dahi inançsızlık ve güvensizlik konusunda nirvana mertebesine ulaşmış durumdayız.


Türkiye'de, tam tersinin de çok tutulduğunu görmüyor muyuz? Benim tanıdığım pek çok genç şu yaklaşımda oluyor: "Vay adi herif, demek (gecelerini gündüzlerine katarak geliştirdiği) yazılımı satıyor ha!" Bir değil beş değil çok örneğini gördüm bunun. Vurgu "para"ya idi. Özgürlük vs. kavramları ise zaten epey karman çorman şekilde yüzüyordu psikolojilerde.

Bir başka sık karşılaşılan durum: "Arkadaşım git filancanın geliştirilmesine katkıda bulun, bak falanca koordine ediyor, uluslararası projeye katkıda bulunmuş olursun, çorbada senin de tuzun olur." Cevap: "Hayır, ben kendim bir organizasyon başlatacağım." E peki, ne diyelim...

Türkiye'de hakikaten ailesine, arkadaşlarına karşı güvensizlik mi vardır? Çoğu zaman tersinin söylendiğini duyarım da ben, yani işte Türkler eş dost kayırır, cemaatçidir, aile şirketine kolay kolay dışarıdan profesyonel adam giremez ancak kendi ailelerinden olanlara güvenirler, vs. Batılı anlamda "bireyci" durumda mıyız, bilmiyorum.
0
bm
Kullanici tarafindan bakilinca bu yazilanlar onemli degil. Emacs'i kullanmak veya ustunde degisiklik yapmak icin ne RMS'in ne diger gelistiricilerin dagittiklari kodun kalitesi disindaki ozellikleriyle ilgilenmek gerekmiyor. Zaten FSF ve ozellikle RMS'in sosyal ve/veya kodlama tarzi ile problemi olanlarin ciddi kaynaklari varsa Xemacs orneginde oldugu gibi fork imkanlari var. Bu yazi belki RMS'i ve FSF'yi hakikaten onder bellemis ve hayatlarini o tarzi ilerletmeye vakfetmeyi dusunenlere faydali olur, Sundance'in dedigi gibi "Büyük işler yapmış adamlar illa da büyük adam olacak ya da olgun insanlar olacak diye bir şart yok." Bunu biliyor olmali belli bir hayat tecrubesi olan insanlar.

Onun disinda soylenenler bana gayet akla yakin geldi. Zaten Mastenbrook bunu Common Lisp ile ilgili konularda calisan kalabalik buyudukce boyle problemler de olacak diye alintilamis. Yani FSF cinsi ozgurlukten degil maddi alis veris olmayan ortamlarda kalabaliklarin girdigi hal ile ilgileniyor.
0
FZ
"Geliştirici" derken bunu geniş anlamda kullanıyorum, buna özgür yazılım projeleri ile bir şekilde ilgilenen tüm insanları dahil ediyorum: bazıları çok az kod katkısında bulunuyorlar fakat e-posta listelerinde ya da haber gruplarında "takılıyorlar"

Sanırım Choi'nin yukarıdaki sözü gözden kaçıyor. Adam harıl harıl kod yazan dar bir kitleyi değil, o yazılımların etrafından oluşmuş büyük kitleyi (büyük miktarda kod yazma dışında da konu ile ilgili olan insanlar) kast ediyor.

Genelleme yapmak, evet, tehlikelidir mutlaka ama yazılanlardan da çıkarılabilecek bir şey var, "saçma" deyip geçmiyorum ben, sebebi ise benzer sosyal örüntüleri Macintosh için Emacs haricindeki durumlarda da görmem. Enteresandır, tam da Choi'nin dediği gibi pek çok insan mevcut bir şeye katkıda bulunmak yerine benim olsun küçük olsun yaklaşımını benimsiyor. Yepyeni görünen bir oluşum ortaya koymak ve tepesine de kendi ismini yazdırmak pek çok insanı cezbediyor. Ego, kişisel reklam, promosyon vs. bunlar tabii ki yabancısı olduğumuz şeyler değil. Robotlardan değil birçok karmaşık duygusu olan insanlardan bahsediyoruz.

Bu garip bir durum mu? Yani egodan ötürü, "ben"lik duygusundan ve isminin tanınmış olmasının getireceği duygulardan ötürü insanların bir şeyler yapması? Bu ayrı bir konu fakat bir kez daha görüyoruz ki, belli şartlar altında insanların birtakım "ideal"leri %100 benimsemesi mümkün olmuyor ve bununla birlikte o idealler kulağa hoş geldikleri için de pek çok şeye kılıf olabiliyor.

Ego demişken UF'de son günlerde bununla ilgili güzel karikatürler var:

http://ars.userfriendly.org/cartoons/?id=20050725

http://ars.userfriendly.org/cartoons/?id=20050726

http://ars.userfriendly.org/cartoons/?id=20050727

http://ars.userfriendly.org/cartoons/?id=20050728
0
sundance
Bir şeyin yüzde yüz benimsenmesinin mümkün olmaması normal ve dahi iyi bir şey. İnsanın sözkonusu olduğu hiçbir şeyde %100 oranı işe yaramaz. %100 oksijen ve %100 su bizi öldürür, aynı şekilde %100 inanç veya %100 devlet de.

Ütopyalar mesela, gerçekleşmesi amaçlanmayan şeylerdir, çünkü gerçekleştiklerinde insana gidecek yer, yapacak iş kalmıyor.

İnsanların optimum davranabilmesi için hiçbir şeyin %100 olmaması gerekiyor, aynı balığın yaşamak için bulanık suya ihtiyaç duyması gibi.

Bunlar bir yana, şahsi fikrim insan bir kez "MAC üstünde bütün işi BEN yaptım, bir allahın kulu yardımcı olmadı" modunda hezeyanlara girdiği noktada egodan bahsetmemeli şeklinde :) Haklıyken haksız duruma düşmek istemiyorsa.
0
bm
Bunlar bir yana, şahsi fikrim insan bir kez "MAC üstünde bütün işi BEN yaptım, bir allahın kulu yardımcı olmadı" modunda hezeyanlara girdiği noktada egodan bahsetmemeli şeklinde :) Haklıyken haksız duruma düşmek istemiyorsa.

Ama yazinin sonunda zaten demis ki:

"Şimdi ben size özgür yazılımla uğraşanların asıl derdi özgürlük değil dediğimde bana inanıyor musunuz? Egoları mı? En azından benim motivasyonumun ikincisi olduğunu söyleyecek kadar dürüstüm. "

0
sundance
Çok güzel söylediniz. Aslına bakarsanız benim en çok takıldığım noktalardan biri bu. "Benim motivasyonum egom, en azından bu konuda dürüstüm" dediğinde "Eeee?" diye düşünüyorum.

Yani bu çıkıp "bunların topu da benim gibi" demesi için yeterli mi? Ya da bunu haklı çıkartır mı?

Dahası, zat-ı muhterem madem sözkonusu insanlarla aynı meşrepten, niye onlardan ayrılmış?

Özgür yazılım projelerinde ego var mıdır? Vardır elbet, insanın olduğu her yerde bir miktar ego vardır. Hele ki özgür yazılım gibi araba, para, şan şöhret vadetmeyen bir konunun en azından ego tatmin etmesi çok ters değil.

Ama sözkonusu kişi bence bunlardan bahsedecek durumda değil, damardan "tencere dibin kara, seninki benden kara" durumu var. Hem genelleme yapıyor, hem de küçük bir gruptan örneklediği (ve o gruba duyduğu öfkeden etkilenmiş) sebeplerle.

Bir dirhem şeker için, bir kilo keçiboynuzu kemirmeye varım zaman zaman ama yeri geldiğinde de kuma çizgiyi çekip "bundan ötesi hıyarlık" demek lazım diye düşünüyorum.
0
bm
Yani bu çıkıp "bunların topu da benim gibi" demesi için yeterli mi? Ya da bunu haklı çıkartır mı?

Adam gordugunun tezini destekleyecek kismini soyluyor bence. Hakli haksiz onu tam bilmeyecegim cunku obur tarafi dinlemedim isi de bilmiyorum, ama ben gorduklerini yanlis aktardigini dusunmuyorum. Sadece aktarmadigi kisimlar olabilir. Ozellikle ara sira (galiba) Debian listelerinde de cekismelere sebep olan "misyonumuzu sadece anlaman ve gelistirici olarak calisirken uyman yetmez, iman da edeceksin" fikri etrafindaki tartismalari aklima getiren seyler de yazmis. Her ne hal ise, sizin de dediginiz gibi:

Özgür yazılım projelerinde ego var mıdır? Vardır elbet, insanın olduğu her yerde bir miktar ego vardır. Hele ki özgür yazılım gibi araba, para, şan şöhret vadetmeyen bir konunun en azından ego tatmin etmesi çok ters değil.

Ben psikolog degilim, tam teshis koyamayacagim ama bu adamlarin yasadigi memleketlerde ve alt kulturde siyah kamyona binip mankenlere para yedirmek ve bilmemne konaklari gibi isimleri olan yerlerde oturmak zaten onemli sayilmiyor bence -- yani onlari isterken fedakarlik yapiyor degiller. Seviyorlar yaptiklari isi belli ki. Ustune dediginiz gibi elbette yaptiklari seylerin kullanilmasi ve/veya itibar dogurmasi hoslarina gidiyordur. Ne bileyim kandan korkan sicaktan bunalan bir insanken Afrika'nin bilmemne koyune gidip ebelik yapmak turunde eziyetli bir hizmet yapmiyorlar. Choi de emacsi port etmekten degil isin sosyal boyutundan (hem kullanicilar hem katkicilar hem FSF acisindan) bunalmis zaten. Dedigini 'evliya degil bu adamlar' diye tercume etsek herhalde cok yanlis kecmaz.

FZ bunu niye gecti buraya bilmiyorum, ama ilk alintilayan Mastenbrook'un alintilama sebebinden farkli bir sebebi oldugunu tahmin ediyorum. Belki "bu adamlari gozunuzde insan olarak idol haline getirmeyin" turu bir fikre ornek olarak gecmistir?
0
robertosmix
Çok ama çok doğru bir noktayı yakalamış olduğundan dolayı Choi'yi tebrik ediyorum.

Daha dün, Ulusal Linux gereklimi diye ortalığı velveleye verirken bizler, bu 10 maddenin en az 9'unu canlı canlı icra ettik veya icra edildiğini gördük. Derin bir ego boşalması -ben ve ilgili geliştiriciler dahil olmak üzere-.

Aslında şimdi daha iyi anlıyorum ülkemizde "Özgür" çalışmaların neden bu denli geride olduğunu. Çünkü genelde yetkin değiliz ve dolayısıyla yetkin olmadığımız konularda ne tutku sahibiyiz ne de ego.

Tartışmanın üzerinde cereyan ettiği proje, devletin kapalı kodlu yazdırdığı bir proje olsaydı, kimse bu kadar çok şey ifade etmeyecekti.

Ha birde şu var. Açık kaynak kodlu projelerde çalışan insanlara karşı daha büyük bir ihtimam vs. Bunun nedenlerini de ciddi anlamda merak ediyorum? Choi ne der acaba?
0
malkocoglu_3
Isin icin hem ego da var, hem de kader ortakligi... Insan %99'unu begendigi bir aracin geri kalan %1'ine yardim etmek tabii ki ister. Bir araci kullanmaya karar verdigimiz zaman (commit), o aracin basarisi kendi projemizin basarisini etkiler. O zaman, aracin hatalarini bulunca, kod zaten mevcut, tamiri yapip kullanici listesine bir yama (patch) dosyasi yollamak cocuk oyuncagidir... Acik yazilim projelerine (bariz olsa da tekrarlayayim) en buyuk katki, CVS'e commit hakki olmayan ama disaridan yama dosyasi yollayan insanlardan geliyor. Yani, oyle bir kullanici baziniz var ki, ust duzeyde kod erisim hakki yok, ama hatayi buluyor, sonra hem de tamiri yolluyor! Tamir de cok basit, text bazli bir arac ile koda uygulanabiliyor (patch).

Kullanici acisindan, tabii eklemek gerekir ki, bu sekilde kullanici _her_ acik yazilim projesine baglanmaz. Tarif edilen turden ust duzeyde katilim, altyapi projelerinde daha cok yasanacaktir (jboss, hibernate, linux, vs). O programlarin kullanicisi super kullanicinin ustunde, bir derece kod cambazidir (ya da kendini oyle zannediyordur -o da bir baslangic-), bu yuzden gordugu seyi tamir etmekte daha becereklidir.

Ek bir motivasyon faktoru olarak ta, acik yazilim katkisi yapan programcinin verdigi katki ile aracinin bayagi buyuk rakiplerle basettigini goruyor olmasi da sayilabilir (M$ mesela)





0
yetgin
Yazıda verilen örnekleri ayrı tutuyorum ama (yapmadığın yada az katkın olan işin katkı miktarından daha fazla sahiplenme kısmı), ego tatmini için bir şeyler "üretmekte" bir sorun göremiyorum. Para için olmazsa, ego için olmazsa üretim de olmaz zaten (mi?). Metaya getirebileceğimiz "ego"dan başka kaç alternaif var? Zorunluluklar için değil de ego tatmini için yaptığımız iş özgür bir çaba değil midir? Zanaat ten sanata bir geçiş var bence o noktada...

Şimdi burada özgür yazılımdan nasıl para kazanılır meselesine girmeden yazdım bunları. Halihazırda genel yaklaşım eğitim ve destek üzerine yoğunlaşma noktasında, malum.

Ama sadece para kazanmak için emek veren insan tipi yok ÖY camiasında. "Bu işe katkıda bulunan(lardan biri) BENim" demek; "Bu işten faydalanıyorum, bari ucundan tutayım" demekten daha akla yatkın geliyor bana.

Yada bir savaşta ölmeniz durumunda, isimsiz kahraman mı olmak isteriz, iz bırakmak mı?
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Büyük bir banka ve iletişim politikası

FZ

Bugün başıma gelen bir olayı aktarmak istiyorum. Büyük bir bankada yazılım geliştirme bölümünde çalışan arkadaşım bana İngilizce bir metin içeren e-mail gönderdi ve bunu tercüme etmemi istedi. Ben de birkaç satırlık bu mesajı Türkçe'ye çevirdim. Mesajın içinde f.ck gibi argo tabirler de mevcuttu.

Her neyse, kısa bir süre sonra arkadaşımdan gelen mesajda belirtildiğine göre benim gönderdiğim mesaj arkadaşıma ulaşmamıştı, çünkü bankanın e-posta sunucusu benim mesajımı zararlı bir mesaj olarak algılamış ve ilgili kişiye göndermemişti! Zararlı olarak algılanmasının sebebi ise benim Türkçe tercümenin altında alıntıladığım ve f.ck gibi sözcükleri içeren İngilizce orjinal mesajdı. Bunun üzerine yazıyı .txt formatında kaydettim ve .zip formatına çevirip öyle yolladım, herhangi bir sorunla karşılaşmadık bu durumda!

İnternet ve eğitim

larweda

Eğer öğrenciyseniz, okulda size verilen ödevleri yaparken internet'in nimetlerinden bol bol faydalanıyorsunuzdur. Hatta verilen ödevin çözümünü zahmetsizce hazır olarak internette biryerlerden bulabilmeniz bile çok çok mümkün, hatta bu internetin en temel güzelliklerinden de biri. Ancak eğer öğretmenseniz, ödev verdiğiniz zaman öğrencilerin verdiklerinin bir çalışma sonucu mu olduğunu, yoksa başka bir ödevden kopyalama sonucu mu olduğunu bilememe gibi bir riskiniz var. Sonuçta ödevler öğrenciler araştırsın, kafa patlatsın, birşeyler öğrensin diye veriliyor, internet'ten çözümü afırttmak :) da istenen bir durum değil. Bu durumu gören girişimci bazı arkadaşlar, bir çözüm bulmak yoluna baş koymuşlar, sonuçta da internet teknolojisinin ortaya çıkardığı yepyeni bir hizmet alanı ortaya çıkmış. Sonuçları da gerçekten şaşırtıcı.

11/9un yıldönümünde...

sundance

Geçen sene, belki de bu bin yılın ilk büyük olayı olarak tarihe geçen, 11/9 olayları ve ardından gelen kaos yaşanmıştı. Tam bir yıl sonra hala bu olayların etkileri hissedilirken, acaba bugün ne olacak kaygısı ile borsalarda likiditasyon başlamışken, Sharereactor'da Al Quadia (El Kaide) elemanlarını avlamaya yönelik bir oyun duyuruldu. Oyunu indirmek için edonkey kullanmanız gerektiğini hatırlatalım

\r\r Al_Qaeda_Hunting_3d

\r\r \r\r İndirip oynar mısınız, oynamaz mısınız bilmiyoruz, tek bildiğimiz, dünya artık eskisi gibi değil. Geçen sene bu gün birçok kişi öldü, ve son bir senedir çok daha fazla insan için hayat çok daha fazla zorlaştı. Biraz daha gayret, dünyayı yaşanmaz hale getirmemize çok kalmadı :(\r \r\r

Elektronik Edep ve Edebiyat

FZ

Radikal Gazetesi yazarlarından ve Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Hasan Bülent Kahraman´ın son yazısı elektronik iletişimin ne kadar kalıcı olduğu ya da olabileceği üstüne:

... Artık telefonu bıraktık. Bir anlamda yazıya geri döndük. Herkes ötekiyle, yan yana iki odada bile olsalar, elektronik posta aracılığıyla haberleşiyor. Bu yazının geri dönüşü demek.Ama acaba öyle mi?

Bir kere bu yazının hiçbir kalıcılığı yok. Bugün artık hemen hiç kimse her haberleşmeyi kağıda dökmüyor. İkincisi, bu yazıların herhangi bir yazı değeri yok. Hiçbir yazı özenine sahip değiller. Ne imla, ne bir şey. Tamamen 'can kurtarma' amacıyla çırpıştırılmış şeyler. Bana öğrencilerden gelen mesajları anlamak bir sorun. Kısacası, elektronik yazışmanın 'edebi' oluşmadı, edebiyatı nasıl doğacak bilmiyorum.

Bana mı ilerliyorsun ey teknoloji !

sundance

Zamanında 386SX CPU`nun bazı özellikleri sonradan budanmış 386DX olduğunu (ve daha pahalıya mal olduğunu) duyduğumdan beri rahatsızlığını çektiğim bir mevzuu.

Teknoloji ilerliyor, herşeyi daha kolay yapar hale geliyoruz, iyi hoş ama hala 50 yıl öncesinin işçileri kadar haftada çalışma saatimiz var. Tamam, bizler de daha pimpirik, daha kolay hastalanır, daha zor beğenir olduk ama yine de daha az çalışıyor olmamız gerekmez mi ?

Bu teknoloji bize mi ilerliyor, yoksa bizden veya bize rağmen mi ilerliyor ?

Sanırım bu sadece benim rahatsızlığım değil, ComputerLife-Online'da bu konu ile ilgili çok güzel bir makale var tavsiye ederim.