ekrems

ekrems


0 takip ediyor | 0 takip ediliyor


Bilgi alanları


İlgi alanları

Limitli ADSL'de Alt Sınır 1 Megabite Çıktı ( 36)

Bence tebrik etmek lazım. Bürokrasi çarklarını göz önüne alacak olursak kısa zamanda hız 4 katına çıktı. Limitsiz de 40 lira civarına iniyor.

Türkiye'de Açık Kaynaklı Biyoteknoloji ( 12)

Patenten en fazla, teknoloji geliştiren gelişmiş ülkelerin istifade ettiği doğru. Orada önemli bir ayrıntı var. Gelişmiş ülkelere ait firmaların az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde aldıkları patent ya gerçekten çok az veya hiç yok.

Bunun birkaç nedeni var. En önemlilerinden biri patentin korunduğu alanın genişliği ile maliyetlerinin artışı arasındaki paralellik. Örneğin Siemens Türkiye'de bugüne kadar 180 patent başvurusu yapmış. ABD'de yaptığı patent başvurusu sayısı ise 22.395. Yani Siemens ABD'de koruduğu 22bin200 patentini Türkiye'de korumuyor. Kamuya mâl etmiş.

Emin olun bu uç bir örnek değil. Nokia, IBM vs. için çeşitlendirdiğinizde patent ağırlıklarının sadece gelişmiş ülkelerde oluğunu görürsünüz. Zira her patent için her yıl cüzi de olsa artan bir yenileme harcı yatırılıyor ve tüm dünyada patentlerini korumaya kalkarlarsa inanılmaz portföy çevirme maliyeti oluyor. Bu durum az gelişmiş ülkelerin avantajına. Tabi patent veritabanlarını inceleyip oradaki kendi ülkelerinde korunmayan bilgiyi hayata geçirirlerse.

Dünya patenti diye bir kavram olsaydı ve bir başvuru her ülkede geçerli hale gelseydi dediğiniz durum gerçek olurdu. Öyle bir kavram ise hayalden öteye geçmez.

Bence patent, gelişmekte olan ülkelerde bir tehdit değil aksina gelişmiş ülkelerdeki lisans pastasından yararlanmaları ve büyüyüp gelişmeleri için büyük bir fırsat

Türkiye'de Açık Kaynaklı Biyoteknoloji ( 12)

Patentler bilimin inovasyona dönüşmesini sağlıyor.

Çeşitli üniversitelerin 1978 yılından bu yana dünya çapında yaptığı patent başvurusu sayısı çok kaba bir hesapla 34873 Türkiye'de ise 4 (sabancı üniversitesi) Patent motivasyonu 150 yıllık bir geçmişe sahip.

Ticarileştirilip insan hayatını kolaylaştırmak için kullanılmayan bilimsel çalışmalar bilim bilim içindir gibi bir anlayışı doğurmaz mı.

Türkiye'de Açık Kaynaklı Biyoteknoloji ( 12)

http://www.inovasyon.com/?p=15 Üniversitenin tek biyoteknoloji patentinden elde ettiği kaynak 200 milyon dolar. Böyle bir bağışı toplamak zor.

Türkiye'de Açık Kaynaklı Biyoteknoloji ( 12)

Ben sizin sömürgecilik olarak adlandırdığınız sistemin bugünkü teknolojik gelişmişliğin kaynağı olduğunu düşünüyorum. Teknoloji geliştirmeyi sadece "sizi alkışlıyoruz" teşviğine bırakırsak ilerleme beklemek hayal olmaz mı? Bence savunduğunuzun aksine, patent odaklı düşünülmezse tüm dünyanın akışına ters istikamette yol almaya çalışarak bir nevi Don Kişot'luk yapmış oluruz. Emin olun diğer ülkeler yoğun bir çalışmayla elde ettikleri stratejik bilgilerini paylaşmak konusunda o kadar hevesli olmayacaktır. "Donate this project" ikonunun bir biyoteknolojik çalışmayı sürdürecek finansmanı sağlayacağını sanmıyorum.

Türkiye'de Açık Kaynaklı Biyoteknoloji ( 12)

Yazınız güzel bilgiler içeriyor. Çok teşekkür ederim.

Patent'in bir tekele neden olduğu doğrudur. Ama patent sadece çok parası olana verilen bir hak değil. Araştırma yapıp hayatımızı kolaylaştıranlara bunu devam ettirmeleri için verilen sınırlı süreli geçerliliği olan bir teşvik ödülü.

Varsayalım üniversitelerimizden birinde değerli hocalarımız kendilerine verilen imkanlar dahilinde biyoteknoloji üzerinde çalıştılar. Üstelik bir buluşta yaptılar. Bunu herkesle bedavaya paylaşmaları kıt kaynakları olan bir ülke için lüks değil mi? Halbuki patentleseler lisans gelirleri sayesinde hem üniversiteye yeni çalışmalar için kaynak sağlayacaklar hem de buluşu ticarileştirip bir şirket kurarak bu konuya daha fazla yatırım yapacaklar. Kalifiye insanları istihdam edecekler.

Patent olmasa ne olur? Biyoteknolojiye yatırım yapan global sermaye yaptığı buluşları nasıl gerçekleştirdiği bilgisini hiç kimseyle paylaşmaz. Ancak verdiğiniz linkteki gibi kar amacı gütmeyenlerin münferit geliştirme çabaları ortaya çıkar. Şirketler ise kâr edebilmek için buluşları ticari sır olarak kabul eder. Bu yüzden herkes kendi mağarasında tekerleği tekrar icat etmek zorunda kalır.

İlaçlara bakın, iki muhteşem buluş Zocor ve Zoloft'ın nasıl yapıldığı bilgilerini içeren dokümanlar kamuya mâl oldu. Milyarlarca dolar geliştirme bedeli ödemeden insanlar bu buluşları kullanabilecekler. Patent sayesinde.

Patent teşviki olmasa sermayenin yenilik yapması ve bunu kamuyla paylaşması için bir neden kalmaz. Nasıl olsa birileri sizi taklit edip sizden daha ucuza satacaksa geliştirmeye para harcamanın ne alemi var.

AB Gerçekten de Yazılım Patentlerini Reddeti Mi? ( 11)

Merhaba, Yazımda da belirttiğim gibi EPO (Avrupa patent ofisi) bazı Avrupa ülkelerinin bir araya gelerek imza attığı bağımsız bir sözleşme (EPC) ile kuruldu. Neredeyse tüm avrupa ülkeleri sözleşmeye dahil oldu. Bu yüzden avrupa ülkeleri imzalamış olmasına ve adı "avrupa" diye başlıyor olmasına rağmen konseyin direkt ilişkisi yok. Dolayısıyla bu kararın çok bağlayıcılığı yok. Zaten EPO'daki bilge adamlar bu işe öyle bir kılıf giydirdi ki yazılım patenti karşıtlarının bunun üstesinden gelmeleri oldukça zor (Bkz. caselaw).

Bu kılıf şarttı zira sadece yazılım ile gerçekleştiriliyor diye parlak bir buluşun korunamaması büyük haksızlık. Patent denen şey her başvurana verilmiyor. Bilakis belki her 100 başvurudan sadece 10u o da istediği koruma kapsamının sadece %10'una koruma alabiliyor.

Ben yazdıklarımı yazılım patentlerine taraf olma veya karşı argümanlarına odaklamak istemiyorum, esasen anlatmak istediğim yeni girişimcilerin işlerini nasıl iyi bir gelir modeline dönüştürebileceğine ilişkin alternatif bir yolun patentler olabileceğini göstermek. Çünkü iyi bir maddi birikim olmaksızın dünya devleriyle baş etme olasılığı çok zayıf. Özgür yazılımın amacı bu, bir network oluşturup onların paralı yazılımlarına karşın herkesin özgürce kullanabileceği yazılımlar geliştirmek diyebilirsiniz. Defakto öyle mi merak ediyorum. Yani özgür yazılım için bir insan nasıl ve neden o kadar efor sarfeder? Bu esnada sadece bağışlarla geçinilebilir mi?

Bence işin bir ucu özgür yazılımda aktif bir konuma gelip oradan iyi imkanlar sunan bir firmaya transfer olmak olabilir. İnsandan bahsediyoruz, menfaat olmadan kendi hayatını bile iyi sürdürememe pahasına kim bu kadar efor sarfedebilir ki? Üniversiteler istisna olabilir.

Kaldı ki patent körü körüne verilen bir hak değil. Siz elinizdeki bilgiyi kamuyla paylaşacaksınız bu sayede belirli bir süre tekel hakkına sahip olacaksınız. Yani bir buluş yapan ile toplum arasındaki karşılıklı kazanç ilişkisine dayalı bir anlaşma diyebiliriz.

İşte bu noktada dikkati patent veritabanlarına çekmek istiyorum. Zira her patent başvurusu, başvuru tarihinden 18 ay sonra yayınlanarak içeriğindeki tüm bilgileri kamuya ilan etmek durumunda. Bu bilgi çok değerli bir bilgi. Çünkü örneğin nokia firmasının hangi teknolojilere odaklandığını, bunu nasıl gerçekleştirdiğini, bu konuda neye ihtiyaç duyabileceğini ve bunu nasıl giderebileceğinizi bu veritabanında doğru aramalar yaparak tespit edebilirsiniz.

Siz de bu tür firmaların ihtiyaç duyabileceği çözümü üretip bunu patentlerseniz yine bu firmalara lisans verip kullanmalarını sağlayabilirsiniz. Tedarikçileri konumuna bile yükselebilirsiniz.

50 milyon patentin bulunduğu espacenet (okunuşı espasnet) veritabanında ampulden CTye herşey ile ilgili bilgi bulmak mümkün. İşte patent olmasa o zaman bu bilgiye erişim mümkün olmayacak. Tüm firmalar bu tür teknoloji verilerini ticari sır olarak saklayacak. Aslında patent bence özgür yazılım kadar asil amaca hizmet veriyor.

Espacenet adresi http://ep.espacenet.com

Nasıl arama yapmalı vs. konularında birkaç yazı hazırlamayı akabinde sizlerle paylaşmayı düşünüyorum.

Avrupa Parlamentosu Yazılım Patentlerini Reddetti! ( 7)

Bahsettiğiniz KHK içerisinde yer alan bilgisayar yazılımlarından kasıt Avrupa birliğinin kastıyla aynı. Yani bilgisayar yazılımlarına Amerikan tarzı patent alamıyorsunuz, ama bu bilgisayar yazılımı ile gerçekleştirdiğiniz bir teknik etkiyi korumanıza engel değil.

Bilgisayar yazılımı yardımıyla ör. bir fırının pirolitik devresini veya bir bilgisayarın renk ayarlarını kontrol ediyorsanız, bir yazılım metodu ile bellek kullanımını hızlandırdıysanız vs. kısacası fiziksel bir avantaj veya daha geniş ifadesiyle teknik bir katkı sağladıysanız yazılımınızın metodunu (akış diyagramı da denebilir) patent ile koruyabilirsiniz.

Sadece bilginin derlenmesine yönelik işlemler yaptıysanız bunu koruyamazsınız. Çok ince bir çizgidir. Yazılımlar patentlenemez diyemezsiniz. Patent bültenine bir göz atın, Türkiyede patent almış birçok yazılım var. Çünkü Türkiye 2000 yılından beri avrupa patent anlaşmasına üye.

Haberlerde hele AB yazılıma telif haklarını reddetti gibi yalan yanlış bir çeviri ile duyurdular. Alakası yok. Yazılım bırakın telif hakkı korumasını patent ile de hem ülkemizde hem avrupada korunabiliyor yeterki teknik bir avantaj sağlasın.

MPlayer (ve Niceleri) Yazılım Patentleri Nedeniyle Zor Durumda! ( 7)

Bu konuyu daha önce burada [www.fazlamesai.net] konuşmuştuk.

Son olarak ben analizlerimi içeren birşeyler gönderecektim. iş yoğunluğundan yarım kaldı.

Yazılım iki yolla korunuyor. Birinde yazılım bir eser olarak kabul ediliyor ve copyright yani telif hakkı ile korunuyor. Diğerinde ise yazılım içerisinde yenilikçi bir yaklaşım varsa bu kısım buluş olarak kabul ediliyor ve patent adlı koruma türüne sahip oluyor. Patent 20 yıl için buluş sahibine tekel sağlıyor. Ancak patent sadece başvurulduğu ülkede geçerli. Her ülkeninde kendi menfaatleri gereği farklı patentleme kriterleri var. Örneğin amerikada üzerine güneşin doğduğu her buluşu patentleyebilirsiniz denirken avrupa bu konuda çok katı kurallara ve sağlam bir düzene sahip. (hukuki boyutu yani davalar konusunda malesef böyle değil)

kısa ve öz yazayım, patent ile yazılım bir metot olarak ele alınıyor ve bu şekilde korunuyor. amerikan tarzı yazılım patenti metni örneğini burada [www.gnu.org] bulabilirsin.

neden amerikan tarzı dedim çünkü avrupada bir yazılıma patent alabilmek için onu bir kılıfa sokmak gerekiyor. teknik katkı sağladığını (technical contribution approach) göstermek ör. fiziksel bir etkisi olduğunu (tangible effect) gösterme şartı aranıyor.

bir yazılım amerikada da satılacaksa patent araştırması yapılmadan hazırlanmamalı. patent, yazılım firmalarının önemli bir gelir kapısı (direkt;lisans, dolaylı; pazar tekeli). araştırma için bu siteye [ep.espacenet.com] göz atabilirsin.

Geçmiş Olsun: Patentlendik ( 22)

Linkler için çok teşekkürler, özellikle Jeffrey D. Ullman'în makalesi harika, hemen bir çıktısını aldım. Çünkü aslında patent sisteminin genel sorunlarınıda güzel tespit etmiş. patent sistemi ideal şekilde çalıştırıldığında bu sorunların bazıları ortadan kalkabilir. Bu noktada devletlerin sistemi işletme becerileriyle alakalı noktalar ciddi sorun oluşturuyor. Mesela USA'daki inceleme uzmanlarının yetersizliği yüzünden 2. ve en kritik test unsuru olan buluş basamağının kolayca geçilmesi. Zayıf yönlerim amerikan içtihadı ve kendi alanımı çok az ilgilendiren yazılım sektörünün bakış açısını tam bilememek olsa da Avrupanın yaklaşımını ve Ullman'ın problem olarak tanımladığı unsurlarda patent kanunları ne diyor bildiğim kadarını yarın paylaşmak isterim kahve molalarında bu kadar yazılıyor. EU komisyonundaki metnin linki varmı? Tepki dilekçelerinden anlamaya çalıştım sürekli metni inceleme fırsatı bulamadım.

Geçmiş Olsun: Patentlendik ( 22)

ekrems ile aşağıda olayı sosyalizme atfettiğiniz haller ise malesef bu forumun tipik politik cehalet düzeyinde hiçbir değişim olmadığının en açık göstergesi
açık konuşayım haklı olabilirsiniz, bir mühendisin işinden vakit bulabileceği kadar politik konular hakkında bilgim var. ama temelde söylediklerinizle söylemim tamamen paralel. benim yaptığım atıf körü körüne, oturup tartışmaksızın karşı gelenlerdeki sığlığı yamadığım pozisyondu.
ve fakat piyasa aktörleri, olayı büyüklerin lehine dönüştürmeyi başarınca çığırından çıkartarak manüple ediyorlar
duruma özel olarak haklılık payı var. sözü açılmışken böylede güzel tartışma partnerleri bulmuşken biraz Türkiye'deki durumdan bahsedeyim. patentin öncesi ve sonrasıyla ilgili sonuçları değerlendirince şu kanaate vardım, ilaç firmaları milyar dolarlık pazarda ülkemizin yerli sanayisini ele geçirmek için patent kanunlarının hızla çıkartılmasını sağladı. 1995 yılıkda 551 no'lu kanun hük. kararname ile çok güçlü bir patent koruması sağlandı. alman patent kanununa baktığımda yöntemin copy-paste aktivitesi olduğundan şüphe ediyorum:)
velhasıl kelam kötü mü oldu? ilaç sektörü özelinde evet ama diğer sektörlerde bilakis iyi oldu. Patentin güzel bir rekabet silahı olduğunu farkeden sanayiciler Türkiye'de yenilikçilik faaliyetlerini arttırmaya başladı.
Avrupa birliği desteğiyle bazı hakimlerimiz eğitimlere gönderildi ve yanlış hatırlamıyorsam şu an 6 veya 7 ihtisaslaşmış fikri mülkiyet hakları mahkemesi kuruldu. tüm bu aktiviteler kulağa hoş geliyor aslında
önemli devlerin, yerli ve yabancıların davalarında taraf olmuş biri olarak pratiğide inceleme imkanım oldu. şu an için istenen kalitede sonuçlar çıkmıyor. ama ne yapalım bir yerlerden başlamak gerekir. bulanık suda balık avlamak elbetteki bazıları için daha kolay. malesef içtihat oturmadığından ortam şu an biraz bulanık. fazla bilgiye sahip olan kişilerle çalışanlar genellikle haklı bulunuyor mahkemelerde. ayrıca Türkiye'de hala bilirkişi kangreni var. Prof. ünvanı alan herkesin allame-i cihan olduğunu düşünen mahkemelerde en popüler üniversitelerimizde üç prof.un kafa kafaya verip yazdığı bilirkişi raporunu okuduğumda kafamı duvarlara vurduğum olmuştur.
bu durum elbetteki büyük sermayenin manüplasyonlarına neden olabiliyor.
yanlız bu bahsettiklerimiz en uç nokta olan hukuk merci. genellikle ringde iki ağır siklet şampiyonu yoksa firmalar kendi aralarında güzelce problemlerini çözebiliyor. Hele ibm versus bireysel/küçük ölçekli girişimcimiz söz konusuysa firmalar bu tür girişimcilerin beklentilerini onları motive edecek kadar karşılıyordur eminim (benzer yaşadığım örneklerden). bırakın girişimcinin patentinde gedik aramayı, değerinden fazla verip haklarını satın alabiliyor büyük firmalar.
öze dönersek benim open source community neden patente karşı şaşkınlığımın temelinde de herhalde patentin aslında hepimizin belirttiğimiz gibi bilginin kamuyla paylaşılması anlamını taşıdığı geliyordu. Yeniliğin hızla devamını sağlayan daha makul bir önerisi olan yok.
özgür yazılımın gelir modelide çok güçlü değil. en azından belkide şu olmalı. hayati ihtiyaçların karşılanması ücretsiz ama özel teknik avantaj sağlayan yenilikler patentli ve ücretli. ekmek bedava pasta parayla. sizlerle yazışmaktan keyif aldım hatam olduysa affola.

Geçmiş Olsun: Patentlendik ( 22)

ben patente karşı olmanın açık kaynaklı yazılımcılığın sosyalist tadından geldiğini düşünmeye başladım. patent kapitalizmin temel direklerinden biriyse buna karşı gelmek gerek düşüncesi hakim çoğunlukla. bu ise bazen derin analizler yapıp mantıklı sonuçlar doğurmayı duygusallık nedeniyle engelliyor
4 yıl kadar türkiyenin lider patent vekili firmasında çalıştım ve yaklaşık 250 civarında patent yazdım. haklarını savundum. şunu çok net bir biçimde söyleyebilirim, başvurusunu yaptığım firmaların %90'ı kobi veya girişimci ölçekliydi. üstelik bir kısmı çok başarılı lisans anlaşmaları yapıp güzel gelirler kazandılar. inan bana defacto küçüklerin daha avantajlı olduğunu gösteriyor.
şu an alanında sorumlu olarak çalıştığım uluslar arası sermayenin beyaz eşya firması. burada ise şunu daha net ayırt etmeye başladım. büyük firmaların patent stratejilerinin odağında küçük girişimciyi ezmek yok. korku var. büyük rakipleri tarafından bir boşluğunun yakalanması korkusu. üstelik şu anda bazı yazılım firmalarıyla ve üniversitelerle ürünlerimize ilişkin patentlenebilecek teknoloji üretmeleri ve lisans karşılığı bize devretmeleri için cesaretlendirme çalışmaları yapıyorum.
patent asla bütün muhtemel yenilik fikirlerini düşünüp kapatma aracı değildir. patent trolü dedikleri köylü kurnazlığına sahip insanların varlığı bir gerçek. ama sayıları çok az ve kurnazlıklarının medya değeri yüzünden sıkça gündeme getiriliyorlar. bu durum ise kafalarda patente yönelik yanlış bir resim çizilmesine yol açıyor.
hukuki süreçlerin pahalılığı konusuna katılıyorum. zaten firmalar bu yolu son seçenek olarak görüyor. şayet siz bireysel veya küçük ölçekli girişimciyseniz asla size dava açmakla uğraşmaları ihtimali çok düşüktür. devler arenasındaki savaş durumunda ise keselerin ağzı sonuna kadar açılır.
her ne olursa olsun patenti ihlal etmemek görevimiz. madem ibm gibi bir firmada insanlar oturup düşünüyor ve yılda 3200 civarında patent başvurusu yapacak kadar yenilik üretiyor, bunları alkışlamak saygı göstermek lazım. biz alkışlamasak bile karşılığını yıllık 1.5 milyar dolar lisans geliri olarak alıyorlar gerçi.
hülasa, siz büyük bir ihlal yapmadığınız sürece zaten büyük firmaların büyük savaşları ve yavaşlaşmış refleksleri size bakmalarını engeller. ama amaç ihlal değil analizle uygun geliştirme alanları bulup bu firmalara teknoloji satmak olmalı. devlerin büyük savaşlarından teknoloji satarak karlı çıkan küçük girişimcilerin sayısı çok fazla. teknoloji satmaktan kastımda patentinizin haklarını satmaktan başka birşey değil.

Geçmiş Olsun: Patentlendik ( 22)

Ex post facto olmasi icin iddia edilen ihlalin 2000'den evvel yapilmis olmasi gerekmiyor mu?


çok doğru. öncesiyle ilgili ihlalleri kastediyordum. Ama zaten sonrasıyla ilgili olarak şöyle bir mekanizma var. herhangi bir ülkede patent başvurusu yapmanızın akabinde bir yıllık rüçhan hakkı (priority right) kazanıyorsunuz. Bu size bir yıl içinde istediğiniz ülkede ilk başvuru tarihinizle patent başvurusu yapma hakkı veriyor. Bu süre dolduktan sonra eğer Türkiye'yi avrupa patenti başvurunuzda seçmediyseniz (ki 2000den önce zaten Türkiye diye bir seçenek yoktu formlarda) otomatikman bu başvurunun tüm haklarından Türkiye'de feragat etmiş oluyorsunuz. Yani yapılan anlaşma geçmişe uzatılarak hak iddia edilemeyeceği gibi patent sistemi gereği ülke seçilmediğinden Türkiye'deki haklarınıda kaybetmiş oluyorlar.

Isi bitiren fikir patent korumasi altindaysa zaten patneti lisanslarsiniz -- gelistirme hammaliyesine luzum yok.

patent kanunu gereği yaptığınız yeniliğe ilişkin sadece teknik sorun çözüm fikrini ifşa etmek yetmiyor. Ayrıca bu fikrinizin en iyi örneğini alanında uzman bir kişinin anlamasına yetecek detayda vermek durumundasınız. Aksi durumda sizin yazılımı uygulamanıza yetecek bilgiyi içermediğini ispat ederseniz yetersiz ifşadan söz konusu başvuru iptal edilebilir.


Yazilimin patent acisindan 'temiz' oldugunu tesbit etmek ilk satisi yapincaya kadarki maliyete (fiziksel urunlere gore) oranlandiginda piyasaya cikmak icin onemli bir engel teskil edebilecegini gosteriyor.

mevcut proje sistemimiz için dediğiniz doğru. ama bence tersine düşünelim. şahsen veya firma olarak vizyonunuzu "lisans verme" yani Türkiye orijinli teknoloji transferi olarak tutarsanız yapılması gereken ilk şey yazılım projemizi konumlandıracağımız buna uygun yeri tespit etmek. Sektörünüzdeki gidişatı en güzel izleyebileceğiniz alan patent veritabanı, o halde patent araştırmasını herşeyden önce yapıp tekerleği yeniden icat etmemek için önünüzü görmek ek bir yük değil ilk görev olmalı

espacenet (uzmanları espasnet diye telaffuz ediyor)gibi patent veritabanları içerisinde patentlerin araştırılması için önemli kolaylıklar sağlanmış. Mesela espacenet içerisinde advanced search'e tıklayın. IPC kısmını göreceksiniz. Bu patent sınıfınızı yazacağınız alan. Patentler 68000 alt sınıfa göre veritabanında tasnif edilmiş durumda. Sizin yapacağınız aynı site içerisindeki ECLA linkinden yazılım sektöründe size özel alanın sınıflarını tespit etmek. Örn. kulağımı tersten tutup advanced searchten applicant'ı microsoft olarak seçtim. publication kısmına ise ep (avrupa patenti) yazdım türkiyedeki yerel başvurularını izlemek istesem tr yazardım. Gelen ekranda Text processing ile ilgili bir buluşunun detaylarına tıkladım. IPC karşısında G06F17/21 yazıyor. Yazılım sektöründe olmadığından (beyaz eşya firmasındayım) yolu uzatıp bir ipc kodu buldum size. Advanced seach ekranına dönüp ipc karşısına G06F17/21 ve Publication date için 2004 ve publication nr. kısmına ep yazdım. 62 tane patent başvurusu geldi. ben text editing ile ilgileniyorsam bu 62 başvuruyu inceleyebilirim yük değil görev olmalı. eğer ticari işim bu ise benim için ilk görev sektörümdeki patent hareketlerini izlemek olmalı. güzel bir patent araştırma tekniği ile sonuçları çok daraltmak mümkün zaten.
önce sağlam bir zemine basmalısınız. sonrasında ise trend analizi veya eksik bulma gibi yöntemler kullanıp yazılım alanında hangi konuda bir yenilik yaptığınızda ihtiyaç duyulan bir teknoloji olur onu tespit etmelisiniz. akabinde yeniliği yapıp patent başvurunuzu gerçekleştirdiğiniz andan itibaren önemli yazılım firmalarına buluşunuzu korkmadan gösterebilirsiniz. IRC (innovation relay center. ör. irc anatolia) gibi buluş aktarım merkezleriyle de bunu gerçekleştirebilirsiniz.
bence open source community içerisinde bir nevi vakıf misyonunda çalışmak çok onurlu. ama lisans gelirlerinin havalarda uçuştuğu, firma değerlerinin patent portföyleri katılarak hesaplandığı amerika gibi pazarlara teknoloji transfer etmek istiyorsak makul davranıp enerjimizi doğru kullanmamız gerekli bence. kişisel görüşüm; open source çalışmaları üniversitelere, kendilerini yetiştirmeleri için oralarda eğitilen gençlere havale edip enerjimizi trilyon dolara ulaşmış lisans pastasından biraz nasiplenmeye ayırmamız daha doğru olur.

Geçmiş Olsun: Patentlendik ( 22)

Henuz bu kanunlar Turkiye'de etkili degil (veri korumasi isi haric, ve farkindaysaniz uye olmadigimiz toplulugun bir ara karari memleketimizde olacak birseyden cok daha fazla konusuluyor).
Şu an veri koruması geçerli değil (imzaladığımız anlaşmalara ters olarak) ama patent kanunları 1995'ten beri aktif. Hapis cezası alanlar var ihlal suçundan. Üstelik Türkiye kasım 2000'de Avrupa patent sözleşmesine (EPC) imza attı. Malum birlik üyeliği sürecide bir şekilde işliyor. O yüzden bu konular yakınen takip edilmeli bence.
AB'deki patent kanunlarinin degismesi durumunda bunun geriye donuk uygulanip uygulanmayacagini ogrenmek ve uygulanmasi hukuken mumkun degilse butun onemli patentleri acikca ihlal eden acik kaynakli yazilim uretmek.
ex post facto modern ülkelerde kesin olarak yasaklanmıştır. yani sonradan imzaladığımız bir sözleşme geçmişe uzatılamaz. kasım 2000'den önce avrupada alınmış avrupa patentleri bizi bağlamayacağı gibi geçmişe yönelik hak iddiasında bulunulamaz. Patentlerle ilgili olarak ticari kullanım halinde suçun ortaya çıkması durumuda var ki bunu tartışmak lazım. Yani siz taklit veya patent ihlal eden bir ürünü son kullanıcı olarak ticari amacı olmaksızın kullanıyorsanız normalde suçsuzsunuz. Konuyu dağıtmadan yine bizim kaygılarımıza odaklanayım. Bence Türkiye'de yazılım sektörünün canlanması için patentin her yazılım alanını kapsaması çok avantajlı. Çünkü, 1. Zaten her patent tescil edildiği ülke sınırları içinde geçerli ve Türkiye yazılım devlerinin rakip gördüğü bir yazılım sektörüne sahip değil. Yani aslında birçok yazılım patenti (%99.9) Türkiye için tehdit değil. 2. Patent sayesinde yeni yazılım ürünleri geliştirip büyük oyunculara lisans satma yoluyla muazzam gelirler elde edebilirsiniz. 3. Türkiye'de sermaye sahipleri ve endüstri dışarıdan kuvvet uygulanmaksızın ataletini korur kendini tahrik etmez. Newton yasalarına pek bir itaat ederiz. O yüzden bu kanunların kapitalist sistemi ayakta tutma ve yazılım emekçisini köleleştirme amacını taşımadığını bilakis dinamik bir sistem kurma niyetini taşıdığını kabullenip yenilikçiliği körüklediğini hepimizin avantajına olduğunu fark edelim. Bu arada bu işleri avukatlara değil mümkünse mühendis patent vekillerine danışmak lazım. Hazır başlamışken nedir bu patent nasıl bulurum diyenlere 45 milyon patent dokümanına ücretsiz ulaşma linki, http://ep.espacenet.com

Geçmiş Olsun: Patentlendik ( 22)

konuya daha farklı bir açıdan bakmak gerek bence.

patentin ortaya çıkma nedeni yeniliğin ödüllendirilmesi. hem öyle her fikirde hemen patent almıyor bu süreç 3 ila 5 yıl sürüyor ve 3 temel kriteri geçmiş olmanız gerekiyor.

1- Yenilik, yani dünya üzerinde daha önce kimsenin bu uygulamayı kamuya duyurmamış olması gerek.

2- En önemli madde bu. Teknik sorun çözümünüz buluş basamağı (inventive step) içermeli. Yani sf.net te bulunan uygun iki yazılımı birbirine monte ettiğinizde çıkan sonuç aşikar olur bu patent alamaz. Yaptığınız buluşun herkes tarafından kolayca düşünülemeyecek olması gerek. Basit olabilir ama patentlenebilmesi için iki unsuru birleştirdiğimde zaten bu ortaya çıkabilirdi denmemeli.

3- Sanayiye uygulanabilirlik, yani hayali olmamalı, somut avantajlar içermeli.

Bu üç kriteri geçen bir yazılım yaptıysanız (ör. pagerank sistemi veya bir grafik motoru vs.) üstelik teknik bir avantaj sağladıysanız (ör. veriye daha hızlı erişim vs.) şu anki patent kanunlarıyla avrupada zaten patent alabiliyorsunuz.

Yani aslında her ne kadar EPC metninde "computer programs as such" diye bir ifade patent alıyor olsa da "as such" kısmından yararlanıp onbinlerce yazılıma ilişkin buluş avrupada ve dolayısıyla Türkiye'de patentlendi.

Zannediyorum bu noktada asıl sorun teknik bir avantaj içermeyen ve sadece iş metodu olarak adlandırılan (ör. amazon.com un online shoppinge ilişkin buluşları) yenilikler. Benim kişisel düşüncem madem bir firma yenilik yapıyor ve 3 temel kriteri aşıyor o halde diğer ürünlerde olduğu gibi patent alabilmesi.

Kaldı ki bu durum yazılım endüstrisinin gelişmesine neden olur. Open source community her zaman desteklenmeli. İnsanlığın gelişmesi adına çok etkili bir model. Ama yazılımcıların hayatta kalabilmesi için iyi gelirli bir iş bulabilmesi ancak yazılım sektörünün bir endüstri haline gelmesi ile mümkün. Bu yapıyı ise yeniliklerini patentleyen ve lisans gelirleriyle güçlenen firmalar elde edebilir. Amerikada iş metodu tabanlı uygulamaların yazılımları patentli ve sonuç? Bir istatistik yapsalar herhalde açıkça amerikan yazılım sektörünün Avrupaya göre ezici üstünlüğü ortaya çıkacak. Avrupalı yazılım firmaları ise yaptıkları yenilikleri koruyamadıkları kendi bölgelerinde mağdur duruma düşüyor.

Not: Patentlerin devleri daha da devleştirdiği bir gerçek. Ama kapitalist sistemde yeni girişimcilerin hayatta kalmasının patentten başka yolu yok.