Alan Turing'in 100. doğum günü anısına

1
ChrisStephenson

23 Haziran 1912'de doğan Alan Turing'in, birbirinden tamamen farklı üç ayrı alanda, hala günümüzde hayatımızı etkileyen çok önemli bilimsel çalışmaları olmuştu.

Turing henüz 42 yaşındayken öldü. Uzunca bir süre bilgisayar bilimleri dışındaki alanlarda ismi bilinmedi. Turing'in, icadında çok önemli rol oynadığı bilgisayarlar sayesinde servet kazanan büyük firmalar da hala onun adını anmamakta.

Turing'in katkıları

Evrensel bilgisayar

Gödel, 1931'de, tamsayılarla aritmetik işlemleri de kapsayan tutarlı bir matematik sisteminin eksiksiz olamayacağını kanıtlamıştı. Böyle bir sistemde doğruluğu ya da yanlışlığı ispatlanamayacak önermeler olacaktı. “Bu önermenin, bu sistemde ispatı yoktur” gibi. Sistem tutarlı olsaydı, bu önermenin doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanabilir olmalıydı. Gödel dehasıyla, bu şekilde, sistemin kendi içinden referans veren önermelerin sistem dışında bırakılamayacağını gösterdi. Bunu yaparken, bu önermelerin de tamsayılarla ilgili önermelere benzer şekilde ifade edilebileceğini göstermişti. “Bu aritmetik formül, bütün olası sayılarla denense bile bu sonucu vermez” örneğindeki gibi.

Hilbert'in “Bu kanıtlanamayan önermelerin neler olduğu bulunabilir mi?” sorusu, matematiğin temellerine dair henüz tam olarak cevaplanamayan bir soru olarak kaldı. Başka bir deyişle, bir matematiksel sistemde bir önermenin kanıtının olup olmadığını söyleyecek, buna karar verecek bir genel prosedür bulabilir miyiz? Burada genel prosedürün tanımını yapmak gerekiyordu. Turing'in ilk önemli işi, henüz 23 yaşındayken, bu genel prosedür fikrini somutlaştıran bir makine önermek oldu. Bu makine bugün Turing Makinesi olarak biliniyor. Turing, genel prosedür için önerdiği makine kabul edildiğinde, hangi önermelerin kanıtı olduğunun bilinemeyeceğini de ispatladı. Bu onun ilk önemli başarısıydı. Ancak Turing'in şanssızlığı, Amerikalı mantıkçı Alonzo Church'ün, bu problemin çözülemez olduğuna dair kanıtını Turing'den önce yayınlamış olmasıydı. Church'ün ispatı, çok daha farklı bir genel prosedür tanımı içeriyordu. Church, lambda calculus isminde bir soyutlama keşfi yaptı. Bu, yüksek seviye bir programlama diline benziyordu ve bu soyutlama ile Church, karar probleminin çözülemezliğini kanıtladı. Cambridge'de bir matematikçi olan M. H. A. Newman, Church'e, Turing'in nispeten gölgede kalan buluşundan bahseden bir mektup yazdı. Ardından da Turing, Church ile çalışabilmek için Princeton'a gitti.

Turing, burada Church'ün Turing Makinesi olarak adlandırdığı makineyle, Lambda Calculus ile yapılabilecek hesaplamaların aynı şekilde yapılabileceğini kanıtladı. Bunu yapmak için Turing Makinesi'nde çalışan bir Lambda Calculus derleyicisi yazdı.

Turing Makinesi'nin orjinal tanımı, tek tip hesaplama yapabilen bir makine idi. Hesaplama, Turing Makinesi içindeki sonlu durum otomatasına girdi olarak veriliyordu. Turing burada buluşunu bir adım öteye götürdü. Bu makinelerden bir tanesinin tarifini okuyup, yaptığı hesaplamaların tam olarak aynısını yapabilecek bir evrensel makine makine fikrini ortaya attı. İşte bu “Evrensel Turing Makinesi” dediğimiz şey, bugünkü programlanabilir bilgisayarların tam bir örneğiydi.

Turing, günümüz bilgisayar bilimcilerinin anlayacağı çok temel iki şeyi geliştirmişti: programlama dili yorumlayıcısı ve bir donanım emülatörü.

Turing ve Church'ün çalışmalarının bir araya gelmesi ile bugünkü bilgisayar bilimlerinin temeli olan hesaplama fikri oluştu. Turing Makinesi ve Lambda Calculus çalışmalarından, “Church-Turing Tezi” doğdu.

Kriptografi

Turing, Britanya'ya döndüğünde, 2. Dünya Savaşı'nda Alman ve Japon ordularında kullanılan Enigma kodlarının kırılması çalışmalarında görev aldı. Burada yaptıkları uzun süre devlet sırrı olarak açıklanmadı ancak artık günümüzde biliniyor. Turing, Polonyalı matematikçilerin kırdığı Alman ordu kodlarından yola çıkarak Alman Deniz Kuvvetleri'nin kırılamaz olarak bilinen kodlarının kırılması için çalışmıştı.

Turing'in bu çalışması bugün işlemsel karmaşıklık (Computational Complexity) olarak bilinen çalışmalarının da başlangıcıydı. Çok büyük üstel kombinasyonlar içeren problemler, teorik bazı öngörülerle küçültülerek, hızlı bir makinenin tüm çözüm uzayını tarayabileceği hale getiriliyordu.

Kod kırma işlemlerinin merkezi Bletchley Park'tı. Turing burada matematikçilerden oluşan bir grubun üyesi olarak çalıştı. Bu ekipte ayrıca Polonyalı matematikçiler ve Turing'in Cambridge'den hocası M. H. A. Newman da vardı. Turing bu grupta diğerlerinde çözülemez olarak addedilen problemlerin üstesinden gelerek matematik becerisini ortaya koymuştu.

Yapay Zeka

Turing'in ilk önemli makalesi, makinelerin düşünebileceği fikri üzerineydi. Bir hakem ile bir bilgisayarın iletişim kurması prensibi üzerine kurulu bir test önermişti. Günümüzde bu testte amacın, bilgisayarın hakemi bir insan olduğuna inandırabilmesi olduğu sanılıyor. Ancak Turing'in 1950 tarihli “Computing Machinery and Intelligence” makalesine bakıldığında, bilgisayarın hakemi insan olduğuna değil, kadın olduğuna inandırmaya çalışmasından bahsedildiği görülür. Bu, çok önemli bir farktır. Dahası, Turing'in hayat hakkında bu kapsamda bir kültürel farkı görmesi, Turing testinin gözardı edilen özelliklerinden biridir.

Morfogenez – Görünümün Oluşumu

Sonraları Turing'in ilgisi, morfogenez – canlı şekillerinin oluşumu alanına kaydı. İnsan dahil neredeyse tüm yaşayan organizmalar aslında tek bir simetrik hücre olarak hayata başlıyor. Sonra bu hücre tekrar tekrar bölünerek farklılaşmamış simetrik hücre grupları oluşturuyor. Ardından “birşey” oluyor ve bu organizmalar bir şekil alıyor. Turing'in bu konudaki tek makalesi, tekrarlayan yapıların bir şekil oluşturmasına yönelik bir mekanizmayı önerir. Bu, kaplanın çizgileri de olabilir, insan omurgası da ya da beş parmağımız da olabilir. Önerdiği mekanızma, iki zıt kimyasalın çakışması sonucu bu tekrarlayan yapıların oluşmasını anlatır. Günümüzde kaos teorisi olarak bildiğimiz süreci de içinde barındıran bu mekanizma, biyoloji alanında herhangi bir makale veritabanında binlerce kez referans verilmiş olarak karşınıza çıkacaktır. Son aylarda, fare damağındaki çizgilerin oluşumu üzerine yapılan bir çalışmada, tam olarak bu mekanizma ve zıt iki kimyasalın varlığı ortaya çıkarılmıştı.

Turing'in Yaşamı

Londra, Paddington'da doğan Turing'in ailesi, o zaman sömürge olan Hindistan'da devlet görevlisiydi. O yüzden 14 yaşına kadar akrabalarınca büyütüldü ve yatılı okula gitti. Okul yıllarında kimya, biyoloji ve kuantum fiziğine ilgi duyuyordu. Cambridge, Kings College'da matematik eğitimi aldı. Cambridge'de, entellektüel olarak pozitif etkilendiği ve eşcinselliğinin kabul gördüğü bir ortamdaydı. Mezuniyeti üzerinden çok geçmeden Kings College'da akademik üye oldu. Ardından doktora çalışması için Princeton'a, Alonzo Church'ün yanına gitti. Church, “Karar Problemi” çözümünün yayınlanması konusunda belki Turing'i geçmişti ancak onun Turing Makinesi çalışmasına her zaman itibar etti. Turing'e Princeton'da işe devam etmesi önerildi ancak o Britanya'ya döndü ve savaş sürecince Bletchley Park'taki kriptografi işine çalıştı.

Savaştan sonra, Turing'in ilk elektronik bilgisayarın oluşturulması çalışmaları sürekli bürokratik engellere takıldı. Önce Ulusal Fizik Laboratuvarı'nda ACE bilgisayarını tasarladı ancak geliştirmesi çok yavaş gidince, Manchester'a giderek ilk elektronik programlanabilir bilgisayar olan Manchester Mark 1 üzerinde çalıştı. Bu dönemde yapay zeka üzerine çalışmalarını ve morfogenez üzerine taslak makalesini yayınladı.

Turing aynı zamanda başarılı bir uzun mesafe koşucusuydu. 1948 Londra Olimpik Maratonu'nda gümüş madalya kazanan atleti, daha bir yıl öncesinde geçmeyi başarmıştı. Olimpiyatlarda koşma şansı da vardı ancak bir sakatlık nedeniyle saf dışı kalmıştı.

1952 yılında, Turing'in evinde bir hırsızlık soruşturması yapılıyordu. Turing eşcinsel ilişkisinden bahsedince polis tarafından tutuklandı. Çünkü o dönem Britanya'da eşcinsellik suç kabul ediliyordu. Aslında aleyhindeki tek kanıt, kendisinin dürüstçe verdiği ifadesiydi. Bu suçtan mahkum oldu ve bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Kendisine alternatif olarak eşcinselliğini “tedavi” etmek amaçlı bir hormon tedavisi önerildi. Bu hormon tedavisi aslında bir kimyasal hadım etme operasyonuydu. Bu hormon tedavisi, fiziksel ve psikolojik olarak çökmesine sebep oldu. 1954 yılında, henüz 42 yaşındayken siyanür enjekte edilmiş bir elmayı yiyerek intihar etti. 2009 yılında İngiltere Başbakanı, uygulanan bu tedavi nedeniyle Alan Turing'den özür diledi. Ancak mahkumiyet kararının iptaline yönelik başvuru reddedildi.

Sonuç

Turing'in 100. doğum gününde, dünya çapında yapılan aktivitelerle, onun çalışmalarının tanınmasına, parlak bilim adamlığına ve öte yandan eşcinselliği nedeniyle maruz kaldıklarına dikkat çekmeye çalışılıyor.

Günümüz bilgisayar endüstrisinin Turing'e saygı konusunda rezil durumda olduğu bir gerçek. Bu durum ancak Google gibi firmaların, Bletchley Park'ın restorasyonu ve korunması için yaptığı küçük bağışlarla telafi edilebiliyor.

Bilgisayar endüstrisinin, bilgisayar bilimlerinin teorik temellerini görmezden gelmesi bir gelenek haline geldi. Günümüzdeki bilgisayar sistemlerinin büyük oranda kötü çalışmasının temel nedeni budur.

İnsanların cinsel olarak “farklı” tercih yapmasına ve de “teori”ye karşı olan bu iki önyargı, Turing'in son 60 yıldır tanınmasına engel oldu. Bu iki önyargı da günümüz insanının gelişmesinin önünde duruyor. Ve bizler de Alan Turing'in hatırasını onurlandırmak adına bu önyargılarla mücadele etmeliyiz.

Yazan: Chris Stephenson

İngilizce'den Çeviren: Coşkun Gündüz

Görüşler

0
hcg
Yazının ingilizcesi için buraya ya da buraya.
0
anonim
Bu fikirler bu konuşmamda da var.

http://bit.ly/N5kwrq
0
anonim
Bu fikirler bu konuşmamda da var.

video
Görüş belirtmek için giriş yapın...

İlgili Yazılar

Fazlamesai'ye soralım: Do you seek ICQ?

sundance

15 Kasım 1996'da çıktığında kısa sürede fenomen olmuştu. Dört İsrail'li gencin ortaya attığı anında mesajlaşma sistemi ICQ, Internet'e bakış tarzımızı tek başına değiştirmişti. Öyle ki Internet'in e-mail, web, irc ve ICQ'dan oluştuğunu söyleyenler bile vardı.

Bu şaşırtıcı başarı kısa sürede en büyük Internet firması olan AOL'un para benim değil mi?® felsefesi doğrultusunda ICQ'u satın alması ile en başarılı startup satışlarından birine döndü.

Peki o ilk göz ağrımız ICQ nereye gitti?

Mutlu Yıllar

butch

Açık Kodlu Özgür Yazılım: Minik Bir Vaka Analizi

FZ

Kısa bir süre önce FM kurucu editörlerinden sundance bana FeatherLinux (kuştüyü linux :-P ) isimli çok hafif ve bir mini CD´ ye sığabilen bir GNU/Linux dağıtımından bahsetti. Söz konusu dağıtım Debian GNU/Linux ve Knoppix dağıtımlarından yola çıkarak hazırlanmış epey pratik bir şeydi.

Dağıtımı olabildiğince küçültmek için dokümantasyon çıkarılmıştı, yani man sayfaları CD´de mevcut değildi. sundance ile bunu tartışırken aklıma şöyle bir şey geldi: Eğer bu CD ile boot ettiğim bilgisayarın Internet bağlantısı varsa neden komut satırından alışık olduğum şekilde man sayfalarına erişmeyeyim? ``Aaa iyi fikir yaa!´´ şeklinde karşılıklı mesajlaşmadan sonrası açık kodlu özgür yazılım dünyasında insanların pratik problemlere pratik çözümleri nasıl geliştirdiklerine dair güzel bir vaka analizi (mini case study) olarak okunabilir.

Başarılı bir açık kod programcısının maddi durumu

FZ

"I didn't have the money to buy a new laptop"
Yukarıdaki cümle genç bir çocuğa ait değil. Yukarıdaki cümle genç bir üniversite öğrencisine de ait değil. Yukarıdaki cümle sıradan bir programcıya ait değil. Yukarıdaki cümle başarısız ya da meşhur olmayan bir programcıya da ait değil.

Cümle, yaklaşık 15 yıl önce Perl programlama dilini yaratan karizmatik programcı ve dilbilimci Larry Wall´a ait. Bu programcının geliştirdiği Perl programlama dili sözlük hazırlama esnasında yine bu programlama dilinden faydalanan Oxford resmi İngilizce sözlüğe girdi. Onbinlerce sistem yönetim yazılımında kullanıldı. Yüzbinlerce web sitesi Perl kullanarak iş güç yaptı ve yapmaya devam ediyor. Perl son zamanlarda moleküler biyoloji alanında veri işleme için de kullanılıyor. Söz konusu adam işte bu dili geliştirmiş ve Linus Torvalds henüz lisede okurken insanlık kültürüne armağan etmiş olan adam. Bu adam şimdi yeni bir efsaneye, Perl 6´ya imza atmaya çalışıyor. Geliştirdiği Perl açık kodlu, karşılığında 5 kuruş istenmiyor ve aklınıza gelen hemen her işletim sisteminde çalışıyor. Böyle bir adamdan bahsediyoruz yani.

Bu adam, yeni bir dizüstü bilgisayar alacak kadar parası olmadığını söylüyor.

Şaşırdım mı? Evet. Şaşırdım mı? Hayır.

Larry Wall, efsanevi State of The Onion sunularının sonuncusunda, 4. sayfada bu yazının açılış cümlesini sarf ediyor.

Ne dersiniz? Sizce bu adam zor durumda mı? ;-)

Hani gündemdeki popüler konulardandır, "ya hoca biz şimdi bu kodları açarsak aç kalmaz mıyız yaa?" falan denir. Bunu diyenler muhtemelen Larry Wall kadar çok ve kaliteli kod üretmemişlerdir. Acaba diyorum şimdi Larry Wall gerçekten de acınası durumda mı? Başka bir perspektif: Daha çok kazanmak varken neden daha az kazanalım? Sahi, Larry Wall, bir dönem NASA için çalışmak dururken acaba daha bol paralı bir işe mi girseydi? Aklıma Once Upon A Time In China filmindeki bir sahne geliyor. Yağmurlu bir ortamda canını dişine takarak gösteri yapan ve sonra yere atılan paraları toplayan bir kung-fu, demir gömlek ustası. Bir süre sonra aynı usta çetin bir kavgada kılıçlı bir adamı silah kullanmadan yendikten sonra bir genç yanına gelip "usta bana da öğret, zor durumdayım, bana saldırıyorlar, artık para bile kazanamıyorum," der. Usta önce biraz ilerideki lokantadaki lezzetli yemeklere yutkunarak bakar, acı acı gülümseyip cevap verir: "Kung-fu ustası olsan ne olur ki, ben de pek para kazanamıyorum".

Sanırım en temel kavramların yeniden düşünülmeye ve irdelenmeye ihtiyacı var; sanırım felsefeye keyfi yerinde, sadece entelektüel olarak huzursuz olan insanların değil asıl ciddi anlamda zor durumda olan insanların ve belki de en çok gençlerin ihtiyacı var. Sanırım büyük adamlar küçük adamların bazı temel kavramları yeniden düşünmelerini istemiyor. Sanırım bu isteklerini gerçekleştirmeleri sahip oldukları muhteşem güce rağmen yine de kolay olmayacak. Ne dersiniz? Şimdi biz bu kodları kapayıp da mı saklasak yoksa açıp da mı saklasak? ;-)

Görüntü işlemede ünlü bir yüz: Lenna

GtG

Görüntü işleme ile uğraşmış olanlar bu yüzü mutlaka görmüşlerdir. Yeterince meraklılar ise resmin sahibinin isminin Lenna olduğunu ve gerçekte bir playboy yıldızı olduğunu da öğrenmişlerdir.
Peki bir playboy yıldızı nasıl oldu da akademik dünyanın kapılarını aralayıp görüntü işleme laboratuvarlarına misafir oldu? İşte ufak bir araştırma sonucu ulaştığım cevap:
The Lenna Story