http://en.wikipedia.org/wiki/Internet_troll

Trol beslemeyin...

Eheh elbette aczimendilerin hrıstiyanlıktaki karşılığı gibi bir tarikattan dolayı şiddet karşıtı olması da başka bir tutuculuk... tam da bu tip şeylere bol derecede teşne, lümpen bir eyalette büyümüş yetişmiş bir insanın, bu makaledeki bakış açısına sahip olması ortak paydalar ve iletişim olanakları açısından sevindirici demek istiyorum işte...

kendi çelişkilerinin farkına varması (interneti de ordu yaptı gibi) ve sınırlarını net çizebilmesi açılarından çok leziz bir yazı olmuş valla... hele ki 11Eylül olayına göndermelerini, şiddet karşıtlığını bilimsel düzeyde önemsenmesi gereken ilkeler olarak konuya bağlaması ve hepsinden önce bunu yapabilen insanın teksas gibi tutucu bir bölgede yetişen bir bilim insanı olabilmesi bana cidden moral verdi...

:)))))))))))))))

Bugün IBM'e Holocaust destekçiliği üzerinden çamur atmak saçma katılıyorum. Vatandaşın hippi tepkisine ben de gülümsedim, ama her ne kadar hata kaldırsa da teşbih biraz yanlış olmuş bence...
IBM'in Nazi'lere nerelerde kullandıklarını bilerek bilgisayar satması açıkça insanlık suçu işlemektir. Sonra isim falan değiştirdiler, o oldu, bu oldu, ama... yapılan ortada kaldı.
Şirketlerin bu tip davranışlarına demokratik tepkiler verilirse belki yarın öbür gün "Bu Hitler nasıl bu kadar güçlenmişti ki?" sorusu tamamen inanılmaz hale gelir, dünyada bir daha hiç bir insan o kadar güçlenemez... (tamam çok ütopik oldu ya.. idare ediliversin)
Öte yandan ergonomi disiplininin, internet protokollerinin ve daha nice teknolojinin askeri sermaye ile gerçekleştirilmesi yalnızca tesadüfler ve ihtiyaç öncelikleri... Yani onlar yapmasa başkası yapacaktı, halam olmasa amcam olacaktı diye ele alınabilecek konular...
IBM'in bugünkü varlığını 1940'la yargılamanın bir saçmalığı da anonim ortaklık mantığı... Yapı Kredi Yayınları kurucusunu onurlandırmak için adına bir seri duyurdu ve çok önemli bazı yapıtların harika çevirilerini Kazım Taşkent Serisi diye yayınladı. velakin Taşkent amcanın üzerinden YKB defaeten sahip değiştirdi, şimdi de anlı şanlı koç'un... şimdi taşkent'in sevabı, günahı bir anlam içerir mi diye soranlara güler geçerim...

İnternet kullanıcı sayıları, MSN ve Hotmail kullanım oranları gibi verilere baktığımızda Türkiye’nin internet kullanımında basamakları hızla çıktığını görüyoruz. Ancak madalyonun öteki yüzünde bu gelişmeyi gölgeleyecek rakamlar da mevcut. Türkiye 70 milyonun üzerindeki nüfusuyla yılda 25 bin civarında bir sunucu satışı gerçekleştiriyor.
Ntvmsnbc.com M$'in basın açıklamasını aynen alarak tablonun karamsar yönü diye sunucu satışı karşılaştırması yapmış... M$'in düttürük sunucuları yerine özgür sunucular tercih ediyor ya da korsan kullanıyor olduğumuzdan satışlar düşük olmasın ;-)

Abartmayın yahu, NTV haber dairesi + bu kurum için çalışan birer tane editör var. FF sonuçta internet üzerinde büyük bir yenilik, dolayısıyla haber yapılıyor. MS'in oradaki fonksiyonu, altyapı hizmetleri için ürün sağlayan firma olması... nbc firması vaktiyle "gel kuru kuru satacağına ortak ol..." demiş, tamamen ticari bir anlaşma... üzerinden para kazanıyor...

ms'in hangi departmanındaki hangi görevli msnbc.com'u denetleyip kendi çıkarlarına uygun hale getirmeye uğraşabilir ki? hele bir de türkiye şubesi ntvmsnbc.com daha da komik hale geliyor...
kapitalizm şeytani falan filan da öyle karikatür biçimde kötü insanlar, kötü planlar yapıyorlar, batman gelip durduracak değil herhalde abartmayalım...

Belki yorulmuştur? Şöyle Datça'da rakı-balık özlemiştir?

Ya tamamabi.org sitesi mahkeme kararıyla kapatılırsa :-p (umarım cevap veren çıkmaz)

Sartre da politik olduğunu iddia ederek Nobel'i reddetti. Ayrıca o kadar paranın insanın hayatını nasıl dönüştüreceğini bir hayal edin. Halinizden memnunsanız bence de akıllıca bir karar... bir yanda da para dursun, sen gene istediğini yap gibi türkiş önerileri de bence herkes kendine saklasın, bir gün böyle bir fırsatınız olursa koşa koşa alın parayı... almak da ayıp değil, almamak da deyip geçelim... hani zenginin parası, züğürdün çenesini yorar diyeceğim ama durum daha karmaşık :-p

Her hakiki sazana tek tek cevap vermekten sıkıldım artık ama, insanlar cevabım yok zannetmesin.

Nasıl böyle bir gaflete düşeriz, bok altında kalsan bile laf altında kalmayacak kadar hırslı olduğunu her ortamda dile getirdin. ama ie savunmaya kadar gidebilmen beni bile hayrete düşürdü... yürü be kukay...

Ömründe mahkeme görmemişin salla tabii... Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde senin gibi işkembelere sık rastlanıyor ne de olsa...
Vaktiyle ne güzel demiş atalarımız "cin olmadan adam çarpmaya çalışan" sıfat tamlamasını senin gibiler için...

Yakından şahit olunmakla böyle genelleme yapılmaz, abuk subuk konuşmaya gelince iş kolay da, arkasını toplamak zor olur...

Öğretmenlerin şu anki hallerinde olmalarını sağlayanları suçlamadan, sosyal devletin dibine dinamit koyan IMF politikalarına karşı en ufak bir alternatif getirmeye uğraşmayan, var olan alternatiflere gözünü kulağını tıkayan, her bokta A.B.D.'de bu işin nasıl yürüdüğünü anlatacak ama A.B.D. ile Türkiye arasında hemen her kurumsal kökün farklı olduğunu bile anlamayacak kadar cahil olan insanlar böyle bol oldukça, hakkımız olan eğitimci seviyesi de bu olur bence...

Kapıyı açmışken doktorlara da saydıralım isterseniz? Hani ben de bu mantıkla ne doktorlar gördüm, "çoğu doktor iki saat üniversitede ya duruyor, ya durmuyor, sonra hoop kendi muayenehanesine para basmaya, biz de hastane kapısında ölüyoruz..." diyeyim mesela... Hak veren denyo da bol olur... Oysa ki bu bir sistem sorunu ve tüm bunların neden kaynaklandığına dair ciltler devrilesi kafa patlatan nice insan var... Birazcık dinlemek, farklı yolları zorlamak mümkün...

Dizüstü bilgisayarlardaki problem aslında zaten bir derleme bilgisayar olarak sunulmalarında... Yalnızca windows değil, bir çoğunda ek olarak anti-virüs, çeşitli adobe ürünleri vs. de ürünü cazip kılmak açısından sunuluyor...

Buradaki tablo da doğal olarak "size şu işlemci, şu marka/miktar hafıza vs. ve şu işletim sistemi, bu hede yazılımı ile hazırladığımız XKA3431-44Q ürününü sunuyoruz" diyorlar... Bu tek başına bir sorun değil, sorun başka alternatif sunmamalarında doğabilir, onun etrafından dolaşmak için de göstermelik ikişer tane linux yüklü (gelecek, pardus, mandriva, ubuntu duydum bugüne kadar) model bulunduruyorlar zaten... Sorun şu ki, henüz yeterince iyi donanım tercihlerinin linux yüklü olanına rastlamadım.

Firmalar aslında bu konuda epey az sorumlu, çünkü o dizüstü bilgisayarlar fabrikalarında toplu sözleşmeler ile hazırlanıp dağıtılıyor. Yani Xka3431-44P modeli de linux yüklü olarak gelsin, kalan özellikler aynı olsun durumu yaratılamıyor.

Neyse ki sevgili medya bu sefer biraz ilgi gösterdi... Geçen sefer F1'den iki hafta kadar sonra yapılan yarışlarla ilgili inanılmaz az haber yapılmıştı. Bu sefer neredeyse tüm ana haber bültenlerinde sonuçları duymak, hatta kimilerinde takım kaptanlarıyla yapılan söyleşileri izleyerek kimin pil, kimin panel avantajı kullandığını, yarışın hangi noktada kırıldığını falan dinlemek güzel oldu... Dahası da gelir umalım...

Derdin ufuk açmaksa bu sıraladığın iddiaları adam gibi bir dille, bu tip kararları verenlerin de dikkatini çekebilecekleri bir yerde yayınla...

Proje enine boyuna baktığında aslında eylemci ruhu yüksek bir kavramsal proje o kadar... MIT'den bir grup (ki zahmet edip araştırırsan daha bunun yanında ne kadar saçma olduğuna emin olacağın neler yapıyor benzer gruplar) bu projenin mümkün olacağını düşünmüş ve yapıyorlar...

Bu arada atladığını düşündüğüm bir nokta var, bu laptopları afrika'da falan yaşayan yoksul insanlar e-bay'den kendileri alacak da o yüzden ucuz değil ve zaten plan da o değil... O bölgelere senin de önerdiğin gibi okul/eğitim olanağı sağlanması için seferber olan insanların kullanabileceği, işlevsel, günün şartlarına uygun ve son derece ekonomik araçlar geliştirmeyi düşünerek hazırlanmış bir bilgisayar...

Ama tabii kahvede Kadir Çöpdemir'in karikatürize ettiği ve senin de manasızca gurur duyduğun 'doğulu' tipinde çenebazlar için anlaması zor bir proje bu... Ona da hak veriyorum...

Hmmm sizin durum kronikmiş, sabah akşam yemeklerden sonra birer tane dütdüt, neyney, teeey teeeey forte alacaksınız...

ya pırasaların turşulanmasındaki sirke varlığının tartışılmaz önemi?

Tiramisu var, börek var...

Adamlar akıllı, işlerine yarayacak insanların takip ettiği bir siteye de duyuru yapıyorlar... Tabii siteyi yalnızca onların işine yarayacak insanlar mı okuyor derseniz, yoo, ilgisiz bir sürü insan da anlamadan okuyor diyebilirim... ama bu bir engel değil tabii...

Tabii üniversitenin çeşitli birimlerinde çalışanların site editörü olmasının doğal bir sonucu bu, ama zaten yine bilgi'nin akıllılığı diyorum... memur değil, çalışan insan istihdam etmeyi de biliyorlar... Kadrolarındaki insanlar üniversitenin ihtiyaçlarını kendi imkanlarını da dahil ederek karşılayıp kalite katmaya çalışıyor...

Siz söyler misiniz, bunun neresi mantıksız? Çiftliğine öküz arayan insan kaynakları yaklaşımının tekel olma zorunluluğu mu var, plaza şirketlerinin fink attığı siteler dışında bir yere eleman duyurusu yapılmıyor?

Sen ya bu siteyi anlamadın, ya ilanı okumadın...

Sadece dağıtma lisansı açısından değil, açık kaynaklı olmak açısından da Elephants Dream özgür bir film.

Production paketini indirenler her tür görsel / ses ürününün kanallı, ayrıştırılmış -görüntü dilinde kaynak kodun karşılığı anlamındaki ham hallerine ulaşabiliyor ve bunları kullanma hakkı da tanınmış durumda...

İlk özgür film iddiaları biraz buradan geliyor, yoksa CC ile yıllardır dağıtılan bir çok film/görsel ürün var... ama ilk kez bi tanesini alıp onu kullanarak yeni bir film yapmanın yasal olacağı şekilde ve bunun yapılabileceği her dosyayı size baştan sunarak yayınlandı.

Olay internet şubesinde değil, marketlerde CRM işlemleri için kullanılan pos'tan geçirilerek kopyalanan bilgilerin tutulduğu sunucuların -hangi akla hizmetse- internete açık tutulmasından kaynaklanıyor... Bu arada kulaktan kulağa düzeyinde öğrendiğim kadarıyla kredi kartlarının banka pos makinaları dışında kasa poslarından da geçirilmesi maliyenin zorunlu tuttuğu bir şey... eh üzerine iki düzenleme de yapınca çatır çatır kopyalanıyor bilgiler...

Ohooo 80'lere ne gerek var, '40'larda Auschwitz gibi insanlık dışı organizasyonların bilgi işlemek için kullandıkları alet abaküs değildi... Bilin bakalım markası neydi? Computing-Tabulating-Recording Company ve hatta bizzat IBM ismini aldıktan sonra ürettikleri sınıflandırma ve veri işleme araçlarını kullandılar, periyodik bakımlarını yaptılar falan...

Bu sonraki belgesellerde konu edildiği kadar, internette bir çok yerde belgelerle gösterildi... Google'da ufak bir arama "hadi canım sen de..." diyenlerin, kanıt isteyenlerin merakını gidermelerine yardımcı olacaktır...

Bahsi geçen müdürlük Çankaya'dan vukuatlı nüfus örneği çıkartmaya çalıştığımda rahmetli dedemin yaşadığını ve anneannemin bir klonu olduğunu da iddia etmişti... http://cekirdek.uludag.org.tr/~loker/biloker/?p=53